7 Kasım 2010 Pazar

Haven





Yapım Yeri ve Yılı: Kanada, 2010

Orijinal Hikaye: Stephen King – The Colorado Kid

Yazarlar:
Jim Dunn (13 Bölüm) Sam Ernst (13 Bölüm) Stephen King (13 Bölüm) Charles Ardai (2 Bölüm) Matt McGuinness (2 Bölüm) Jose Molina (2 Bölüm)

Oyuncular:
Emily Rose ... Audrey Parker
Lucas Bryant ... Nathan Wuornos
Nicholas Campbell ... Chief of Police Wuornos
Eric Balfour ... Duke Crocker
Richard Donat ... Vince Teagues
John Dunsworth ... Dave Teagues

Bölüm Listesi:
Sezon 1:
101 09.07.10 Welcome to Haven
102 16.07.10 Butterfly
103 23.07.10 Harmony
104 30.07.10 Consumed
105 06.08.10 Ball and Chain
106 13.08.10 Fur
107 20.08.10 Sketchy
108 27.08.10 Ain't No Sunshine
109 10.09.10 As You Were
110 17.09.10 The Hand You're Dealt
111 24.09.10 The Trial Of Audrey Parker
112 01.10.10 Resurfacing
113 08.10.10 Spiral

Konu: Kurnaz ve kendinden emin FBI ajanı Audrey Parker (Emily Rose), sıradan bir dava için unutulmuş bir küçük kasaba olan Haven'a gelir. FBI tarafından da aranan azılı bir katil birden ortadan kaybolmuştur. Audrey bu şüpheli olayı Haven Polisi’nden Nathan Wuornos (Lucas Bryant)’un yardımıyla çözmeye çalışacaktır. Çok geçmeden olayların üzerine gitmesini sağlayan merakı, onu doğaüstü garip olayların merkezine çeker. Kasaba halkının arasında yaşayan ve garip doğaüstü etkilerden dolayı acı çeken kişiler olduğunu farkeder. Bu sırada eline geçen bir resimle kayıp geçmişini ve ailesini gün yüzüne çıkarma şansını yakalayan Audrey, hem sıra dışı olayları çözmek hem de kim olduğunu bulabilmek için bir süre Haven’de kalmaya karar verir.



The Colorado Kid, Stephen King’in sevmediğim iki romanından biridir bu yüzden dizi yapılacağını duyduğumda beklentilerimi minimum düzeyde tutmuştum ama ilk defa bir uyarlamanın orjinalinden oldukça farklı olmasına bu kadar sevindim diyebilirim.

Haven özellikle bilimkurgu-gerilim-polisiye severler için biçilmiş kaftan. Dizi her bölümde ayrı doğaüstü güçlere sahip insanları ve bu insanların neden olduğu sorunları ele alıyor. Küçük bir balıkçı kasabası gibi görünen fakat aslında “sınırda” kurulmuş olan Haven’da yaşayan ve “sorunlular” denilen; rüyaları gerçek olan, gölgesi cinayet işleyen, erkeklerden hamile kalarak yaşlılıktan ölmelerine neden olan, insanları öldürerek yerlerine geçen bir ada halkı ile karşı karşıyayız. Bir gün FBI ajanı Audrey Parker azılı bir katilin ortadan şüpheli bir şekilde kaybolmasını araştırmak için geldiği Haven’da yıllar önce işlenmiş bir cinayetin mahallinde çekilmiş eski bir resimde ona tıpatıp benzeyen Lucy Ripley’i görüyor ve kayıp olan geçmişini ve kim olduğunu bulabilmek için Haven’da kalmaya karar veriyor. Buradan itibaren Audrey ve polis şefi’nin oğlu dedektif Nathan Wuornos’u birbirlerine uyumlu ve doğaüstü sorunlar ve insanlarla tüm güçleriyle baş etmeye çalışan bir takım olarak izlemeye başlıyoruz.

Haven’da karakter sayısı az, hikaye belli başlı birkaç kişinin etrafında dönüyor.


FBI ajanı Audrey Parker bilinmezlerle dolu ama sade ve çözmesi kolay bir karakter. Yıllar boyu izin bile kullanmadan çalışan Audrey yetim ve öksüz. Kim olduğunu ve nereden geldiğini bilmeyen Audrey nihayet geçmişini öğrenme şansını elde ettiğinde patronuna karşı gelerek işinden bile vazgeçebilecek bir konuma geliyor. Özellikle sezon finalinde Audrey’nin aslında kim olduğunu ve nereden geldiğini öğrenecek ve oldukça şaşıracağız.


Dedektif Nathan Wuornos adada doğmuş ve büyümüş, polis şefi Garland Wuornos’un oğlu. Nathan oldukça sessiz, akıllı ve gizemli bir karakter. Nadiren konuşan Nathan adadaki sorunlu insanlardan biri; Nathan Audrey’nin dokunuşları dışında fiziksel temas, acı, ağrı hissedemiyor. Audrey’ye karşı boş olmayan Nathan’ın yine gerçekte kim olduğunu sezon finalinde öğreneceğiz.


Duke Crocker Haven’ın kaçakçı serserisi aynı zamanda Nathan’ın çocukluk arkadaşı. Birbirlerinden nefret eden Nathan ve Duke’un arasına Audrey’nin de girmesiyle gerilim artıyor. Kolunda labirent benzeri dövme olan biri tarafından öldürüleceğini öğrenen Duke sezon sonunda büyük bir şok yaşayacak.

Soldan Sağa; Duke, Nathan ve Audrey


Karakterleri sıradan, konusu benzerlerinden çok da farklı olmayan Haven neden izlenmeli diye sorarsanız şu şekilde izah edebilirim;

Haven sıcak bir dizi, abartılı karakterler, efektler, atmosfer yok; sanki gerçek hayattan hikayeler izliyoruz. Ayrıca tüm bölümlerinde Stephen King’in katkısı olduğu açıkça belli olan Haven King severler için kaçırılmaması gereken bir yapım. Maine’e bağlı bir ada, deniz feneri, ıstakozları, sisi, pusu ve hatta hapishanesiyle King diye bas bas bağırıyor. Bakınız hapishanesinden yeni çıkmış bir katilin bohçası.


Kıssadan hisse; Haven öyle ahım şahım bir dizi değil evet fakat kendine özgü karakteri olan sade ve güzel bir yapım. En azından pilot bölümü izlemenizi tavsiye ederim ama asıl kıyamet sezon finalinde kopuyor. Haven 2. Sezon için antlaşma yaptı onu da belirtmekte fayda var.

Buradan sonrası 1. Sezonu izlemeyenler için okunmaması gereken bölüm.

Haven’da özellikle son iki bölüm ortaya çıkan gerçekler izleyenlerde soğuk duş etkisi yaratıyor ve final bölümünde yer yerinden oynuyor. Ortaya çıkan gerçekler ve sorular hayal gücümüzü zorlayacak cinsten.


Duke ile başlayalım; Max Hanson’ın ölmesiyle öldürülme korkusundan bir süre kurtulan Duke Julia ile yakınlaşmaya çalışıyor. Dövme konusunda Duke’a yardımcı olan Julia’nın ortaya çıkardığı mezarlık ve esrarengiz simge ile şaşkına dönen Duke’un “Colorado Kid’i kim öldürdü” başlığının altına Julia’nın adını da yazması ve Julia’nın adının Audrey’nin hemen altında olması cidden şaşırtıcı. Listeye adı yeni eklenen Julia ve omzunda dövmeyi gördüğümüz sahne ise şok edici idi. Ben Duke ve Colorado Kid’in bağlantılı olduğuna hatta aynı kişi olduklarına inanıyorum. Duke her ne kadar belli etmese de bence sorunlu hatta sorunluların başı bile olabilir.


Polis Şefi Wuornos ile devam edelim; Nathan’ın gerçek babası olmadığı ortaya çıkan Garland’ın aslında ne kadar önemli bir sorunlu olduğunu öğreniyoruz. Garland adadaki çatlakların sorumlusu olan aynı zamanda adayı bir arada tutan kişi. Nathan’ı ne kadar sevdiği belki de o malum sahnede ortaya çıkan Garland daha fazla dayanamayarak yüzlerce parçaya bölünüyor. Taş parçasından oluşan delilleri bir kutuda toplayan Teagues kardeşler Audrey’nin kim olduğu ve nerden geldiğini bilmelerine rağmen seslerini çıkarmıyorlar. Yine içinde Garland’ın parçalarının olduğu kutu sahnesi oldukça şok edici. Garland’ın gerçekte yok olmadığını anladık peki bir araya gelebilir mi, bunu da 2. Sezonda göreceğiz sanırım.


En sevdiğim karakter olan Nathan’a gelirsek; gerçek babasının Max Harlan olduğunu öğrenen Nathan aynı günde iki babasını birden kaybetmenin şoku ile bilinmezler içinde. Garland’ın ölümüyle Audrey’yi suçlayan Nathan yine de ortağına olan sevgisini kaybetmiyor. Polis Şefliği makamına gelmek isteyen Haven’ın en kötüsü Peder ile karşı karşıya gelen Nathan’ın 2. Sezondaki en büyük savaşı anlaşılan kilise ile olacak.


Ve gelelim Audrey’ye, her şeyin başladığı yerde Nathan’a kim olduğunu söyleyen Audrey’nin aslında annesi sandığı Lucy olduğunu öğrenince asıl şoku yaşıyoruz. Bir bit yeniği var bu işte dediğimiz anda ise iki ortağın karşısına FBI’dan olduğunu iddia eden ve Audrey’yi arayan bir kadın dikiliveriyor. Karşılıklı silahlar çekiliyor ve kadın “ben özel ajan Audrey Parker, sen de kimsin be?” diyiveriyor.


Yine son sahnede geçen diyalog çok hoş, ilk bölüme bir nevi yolculuk yapıyor gibiyiz.

Peki bundan sonra ne olacak? Audrey gerçekte Audrey değilse FBI’dan gelen patronu kimdi, Garland ölmeden önce ne demek istedi, Nathan aslında kim, Colorado’lu Çocuğu Max mi öldürdü, Duke’u kim öldürecek hatta Colorado Kid Duke mu ve hatta çoktan öldürüldü mü, gazeteci kardeşler ne biliyor ve neden söylemiyor, yeni polis şefi kim olacak, peder ne işler çeviriyor, Lucy aslında kim ve gerçek gücü ne, Haven’ı kim bir arada tutacak, Garland geri dönecek mi ve en önemlisi Audrey şimdi ne yapacak? 2. Sezonu bekleyip hep beraber görelim.

BKumbay / 07.11.2010

Hiç yorum yok:

Apple Airtag ile Kedi Takibi

  Özellikle yaşadığımız 6 Şubat depremi sonrası, dostlarımızın ve çocuklarımızın kaybolma riskini ortadan kaldırmak bir ihtiyaçtan öte gerek...