27 Ekim 2019 Pazar

Hayvan Mezarlığı

“Sometimes dead is better” der Jude, karşısında çaresizlik içinde oturan Louis’e. Öyledir de, bazen ölüm daha iyidir, ölümden beter şeyler de vardır, sevdiğin insanın yanında olması ve ona asla kavuşamayacak olmak gibi. Hayvan Mezarlığı okuduğum ilk Stephen King kitabı, izlediğim ilk King uyarlamasıdır. En sevdiğim, en kıymetlimdir hem kitabı hem filmi; çöp olan yeni filmden bahsetmiyorum, 1989 yapımı olan gerçek filmi. Kitap korku türünde değerlendirilemez benim gözümde, Hayvan Mezarlığı gerçek sevginin hikayesini anlatır, sevgi uğruna insanın yapabileceklerini, katlanabileceklerini, vazgeçebileceklerini ve bunları tekrar tekrar yapabileceğini. Hayvan Mezarlığı’nın ruhu vardır, hikayeyi siz okumazsınız o kendini anlatır size, sayfalarında kaybolursunuz özellikle kaybettikleriniz varsa hikayeye karışır, gecenin kör karanlığında yıldızların ışığında micmac mezarlığında yürürsünüz düşünerek; acaba ben olsam yapabilir miydim? Ve bu sorunun cevabı hep aynıdır; evet! Hep hayatımızı değiştiren kitaplar diyoruz ya, kitabı da filmi de hayatımı değiştirmiştir Hayvan Mezarlığı’nın, bende yeri çok başkadır. King evreninde de yeri başkadır, Kara Kule ile bağlantısı vardır ve Uykusuzluk’la -ki o da en sevdiğim ikinci King kitabıdır -. Bana ‘King okumaya hangi kitaptan başlayalım?’ diye soranlara verdiğim cevap Hayvan Mezarlığı olur, King izlemeye de onunla başlayın, kitabı sevmezseniz eğer kütüphanenize kaldırın ve bir daha elinize King kitabı almayın. “o toprak taşlıdır Louis, ellerinle kazarken tırnakların kanlar içinde kalır, ama insanın kalbi daha taşlıdır."

Burcu Kumbay, 27.10.2019

Sarı Duvar Kağıdı

Yine hakkında yazması çok zor bir kitap. Kısacık bir hikaye aslında ama o kadar etkiledi ki beni okurken çığlık atmak istedim. Hikayeyi yaşayanın ağzından dinlememiz, deliliğin o sapsarı uçurumuna yavaş yavaş kaydığını hissederek okumamız bana gerçek dehşeti yaşattı. İnsan zihninin ne kadar kırılgan olduğunu ve insanın asıl sevdikleri tarafından yok edilebileceğini bir kez daha gördüm. Bizi eşsiz yapan duygularımız, bize her şeye dayanma gücü veren duygular, aynı zamanda bizi felakete götüren. Yılların yaşanmışlığı, biriktirilen anılar, yürekteki sevgi, aile, dostlar; her şey bir anda bir duvar kağıdının desenlerinde yok olabilir, işte bu kadar kırılgan aslında ruhumuz, karanlığa karışmaya meyilli. Kitabın okuduğum versiyonunda şahane çizimler var, o kadar şahane ki olayların etkisini on kat artırıyor belki bu yüzden bu kadar etkilendim hikayeden. En sevdiğim renk sarıdır benim ama kahramanımızın dediği gibi “Böyle bir sarı yok! Şimdiye dek gördüğüm tüm sarı şeyleri düşünüyorum ama düğün çiçeği gibi güzellerden ziyade eprimiş, kokuşmuş sarılıktaki çirkin olanları.” Çeviri de çok iyi bu arada değinmeden geçemeyeceğim, şahane ve dehşet bir kitap olmuş emeği geçenlerin emeğine sağlık

Burcu Kumbay, 27.10.2019

Apple Airtag ile Kedi Takibi

  Özellikle yaşadığımız 6 Şubat depremi sonrası, dostlarımızın ve çocuklarımızın kaybolma riskini ortadan kaldırmak bir ihtiyaçtan öte gerek...