The Dark Knight bir kahramanın nasıl bir gardiyana, bir kara şövalye'ye dönüştürüldüğünün hikayesi. Film demeye gönlüm elvermiyor çünkü izlerken resmen gerçekmiş gibi izledim. The Dark Knight Batman serisinin en karanlık, en uzun, en kara, en acıklı ve en ciddi filmi. Beklediğimin aksine Bruce Wayne'e odaklanmamış bir film, birden fazla kötünün olduğu, iyilerin içindeki kötülüğün dışa çıkarıldığı ve iyilerle kötülerin yer değiştirdiği bir film. Buna rağmen hala iyilikte ışıkta ısrar ediyor; feribot sahneleri gibi bölümler bu yönde bilerek üzerinde durulmuş oldukça etkili sahneler.
Bruce Wayne bu sefer acı çekiyor, bir yandan yıkılan yuvasını tamir etmeye çalışırken, Gotham'a vermeye çalıştığı kendinden bir parçanın insanlar tarafından ne kadar yanlış anlaşıldığının farkına varıyor. Bir yandan da uğruna maskesini atabilecek kadar sevdiği Rachel ve Rachel için doğru erkek olan Harvey Dent ile uğraşıyor.
The Dark Knight'da 3 esas karakter var bence ve film bu 3 karakter arasında geçti. Gotham uğruna kendini feda edebilecek maskeli bir kahraman; Bruce Wayne, Gotham uğruna kendini feda edebilecek maskesiz bir kahraman; Harvey Dent ve Gotham'ı yok edebilmek için kendini feda edebilecek maskeli ama aslında maskesi olmayan bir kötü; Joker. Bu 3 karakterden biri iyi, biri kötü, biri hem iyi hem kötü. Denge kuruluyor ama Gotham kimin yanında, kim kaçıyor kim kovalıyor? The Dark Knight bu soruların cevaplarını harika bir şekilde veriyor size.
Gelelim filmin beklentilerimi karşılayıp karşılamadığına. İlk olarak halen (ve daima) benim Batman'im Michael Keaton'dır. Benim Batman'im bu kadar karanlık ve kasvetli değildir, ince espriler ve görsellikle süslü bir fantastik macera filmidir. Ama dünya ilerledi, insanlar gerçek bir kahraman var mı, varsa onu görmek istiyorlar. Batman Begins'den başlayarak gerçek bir kahraman nasıl olur, neler yaşar, neler hisseder, Batman'in gerçek felsefesi nedir bunu görüyoruz ve şahsen hiç de şikayetçi değilim bu durumdan.
İkinci olarak Joker konusunda söyleyeceklerim var. Joker karakteri beni korkutmaktan çok üzdü, çok depresif, çok dengesiz, çok karanlık bir karakter olmuş. Kötülük yapmak için hiç amacı olmayan, durağı olmayan bir tren gibi önüne geleni yıkıp geçen bir kötü var karşımızda. Heath Ledger iyi bir oyuncu idi, karakteri hakkıyla yansıtmış. Özellikle o dudak yalamaları, ağız şapırdatmaları inanılmazdı, Batman'e gerek kalmadan boğabilirdim Jokeri. Toprağı bol olsun umarım Oscar alır ve bir yerlerden görebilir aldığını ama ben Oscar alabileceğini hiç sanmıyorum.
Üçüncü olarak Rachel'ı oynayan Maggie Gyllenhaal'ı hiç beğenmedim. Katie Holmes'dan hiç mi hiç hoşlanmamama rağmen onun karaktere kattığı bir asalet ve tutku vardı, bu Rachel etkisiz eleman gibiydi olmamış.
Dördüncü olarak Morgan Freeman ve Michael Caine'e bir şey söyleyebilecek kadar iyi bir eleştirmen olduğumu düşünmüyorum. Aaron Eckhart'ı severim, sonlara doğru çok iyiydi. Christian Bale'e gelirsem; adamın izlemediğim 3 filmi kaldı, bu filmde kötü dediğim bir filmi yok üstelik sevmiyorum kendisini gıcık oluyorum ama muhteşem bir oyuncu. Yalnız The Dark Knight şimdiye dek izlediklerim içinde Christian Bale'in en az göründüğü Christian Bale filmi. Batman Begins'in aksine Bale filmdeki karakter bolluluğunun kurbanı oluyor ve gözlere daha az görünüyor. Yine de mükemmel oynuyor ve karakterin hakkını veriyor.
Bu da sonuncu ve beşinci; filmdeki yazı tura meselesi beni baydıkça baydı, nedeni aynı paraya ve aynı felsefeye 15 Minutes'de Robert DeNiro'nun sahip olması. Yani ben o parayı ilk gördüğümde iki yüzünün de tura olduğunu biliyordum, o "kendi şansını kendin yaratırsın" felsefesini de ezbere bilirim 15 Minutes'den. Hatta bir ara Harvey Dent ile Eddie Flemming'in baba oğul olduğunu, paranın Harvey'e miras filan kaldığını bile düşündüm yani. Christopher Nolan bunu nasıl gözden kaçırmış, bile bile mi bunun üstüne gitmiş bilmiyorum ama bu da olmamış baydı beni. Bunun dışında Christopher Nolan gerçekten iyi bir yönetmen, şimdilik bir sonraki Batman projesinde olmayacağını söylese de umarım zamanla fikrini değiştirir ve Kara Şövalye'nin nasıl tekrar kahraman olduğunun hikayesini anlatır bizlere. Filmin müzikleri hakkında daha önce bir mesajım var, yaklaşık 4 aydır dinlediğim bir ost, dinlemeye de devam edeceğim gibi görünüyor.
Kesinlikle tatmin edici.
B.Kumbay
Bruce Wayne bu sefer acı çekiyor, bir yandan yıkılan yuvasını tamir etmeye çalışırken, Gotham'a vermeye çalıştığı kendinden bir parçanın insanlar tarafından ne kadar yanlış anlaşıldığının farkına varıyor. Bir yandan da uğruna maskesini atabilecek kadar sevdiği Rachel ve Rachel için doğru erkek olan Harvey Dent ile uğraşıyor.
The Dark Knight'da 3 esas karakter var bence ve film bu 3 karakter arasında geçti. Gotham uğruna kendini feda edebilecek maskeli bir kahraman; Bruce Wayne, Gotham uğruna kendini feda edebilecek maskesiz bir kahraman; Harvey Dent ve Gotham'ı yok edebilmek için kendini feda edebilecek maskeli ama aslında maskesi olmayan bir kötü; Joker. Bu 3 karakterden biri iyi, biri kötü, biri hem iyi hem kötü. Denge kuruluyor ama Gotham kimin yanında, kim kaçıyor kim kovalıyor? The Dark Knight bu soruların cevaplarını harika bir şekilde veriyor size.
Gelelim filmin beklentilerimi karşılayıp karşılamadığına. İlk olarak halen (ve daima) benim Batman'im Michael Keaton'dır. Benim Batman'im bu kadar karanlık ve kasvetli değildir, ince espriler ve görsellikle süslü bir fantastik macera filmidir. Ama dünya ilerledi, insanlar gerçek bir kahraman var mı, varsa onu görmek istiyorlar. Batman Begins'den başlayarak gerçek bir kahraman nasıl olur, neler yaşar, neler hisseder, Batman'in gerçek felsefesi nedir bunu görüyoruz ve şahsen hiç de şikayetçi değilim bu durumdan.
İkinci olarak Joker konusunda söyleyeceklerim var. Joker karakteri beni korkutmaktan çok üzdü, çok depresif, çok dengesiz, çok karanlık bir karakter olmuş. Kötülük yapmak için hiç amacı olmayan, durağı olmayan bir tren gibi önüne geleni yıkıp geçen bir kötü var karşımızda. Heath Ledger iyi bir oyuncu idi, karakteri hakkıyla yansıtmış. Özellikle o dudak yalamaları, ağız şapırdatmaları inanılmazdı, Batman'e gerek kalmadan boğabilirdim Jokeri. Toprağı bol olsun umarım Oscar alır ve bir yerlerden görebilir aldığını ama ben Oscar alabileceğini hiç sanmıyorum.
Üçüncü olarak Rachel'ı oynayan Maggie Gyllenhaal'ı hiç beğenmedim. Katie Holmes'dan hiç mi hiç hoşlanmamama rağmen onun karaktere kattığı bir asalet ve tutku vardı, bu Rachel etkisiz eleman gibiydi olmamış.
Dördüncü olarak Morgan Freeman ve Michael Caine'e bir şey söyleyebilecek kadar iyi bir eleştirmen olduğumu düşünmüyorum. Aaron Eckhart'ı severim, sonlara doğru çok iyiydi. Christian Bale'e gelirsem; adamın izlemediğim 3 filmi kaldı, bu filmde kötü dediğim bir filmi yok üstelik sevmiyorum kendisini gıcık oluyorum ama muhteşem bir oyuncu. Yalnız The Dark Knight şimdiye dek izlediklerim içinde Christian Bale'in en az göründüğü Christian Bale filmi. Batman Begins'in aksine Bale filmdeki karakter bolluluğunun kurbanı oluyor ve gözlere daha az görünüyor. Yine de mükemmel oynuyor ve karakterin hakkını veriyor.
Bu da sonuncu ve beşinci; filmdeki yazı tura meselesi beni baydıkça baydı, nedeni aynı paraya ve aynı felsefeye 15 Minutes'de Robert DeNiro'nun sahip olması. Yani ben o parayı ilk gördüğümde iki yüzünün de tura olduğunu biliyordum, o "kendi şansını kendin yaratırsın" felsefesini de ezbere bilirim 15 Minutes'den. Hatta bir ara Harvey Dent ile Eddie Flemming'in baba oğul olduğunu, paranın Harvey'e miras filan kaldığını bile düşündüm yani. Christopher Nolan bunu nasıl gözden kaçırmış, bile bile mi bunun üstüne gitmiş bilmiyorum ama bu da olmamış baydı beni. Bunun dışında Christopher Nolan gerçekten iyi bir yönetmen, şimdilik bir sonraki Batman projesinde olmayacağını söylese de umarım zamanla fikrini değiştirir ve Kara Şövalye'nin nasıl tekrar kahraman olduğunun hikayesini anlatır bizlere. Filmin müzikleri hakkında daha önce bir mesajım var, yaklaşık 4 aydır dinlediğim bir ost, dinlemeye de devam edeceğim gibi görünüyor.
Kesinlikle tatmin edici.
B.Kumbay
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder