Lum’en
Laurent Genefort
Sayfa sayısı: 283, Çevirmen: Arzu Nilay Kocasu
Baskı Yılı: 2018, Numen Yayıncılık
İnsanoğlu Dünya’yı tükettikten sonra Emanetçiler
olarak anılan kadim varlıkların yıldızlararası seyahat için kullandığı Vang
Kapıları’nı keşfeder ve yaşanabilir gezegenleri dünyalaştırarak doğal
kaynaklarını sömürmeye, gezegen sakinlerini yok etmeye başlar. Ve sıra, çanak
biçimli taş kadar sert kadehsi ağaçlar ve üzerlerinde barış içinde yaşayan Pila
olarak adlandırılan ahtapot görünümlü uysal varlıkların yaşadığı Kızılküre’ye
gelir. Kızılküre’nin bir özelliği daha vardır; çok eskiden yolsuzluk yaptığı
için Kızkardeşleri tarafından hapsedilerek gezegene gönderilen kadim varlık
Lum’en Kızılküre’nin derinliklerinde cezasının tamamlanmasını beklemekte, bu sırada
gezegeni ve insanları gözlemlemektedir.
İspiyon vermek istemiyorum o nedenle detaya
girmeyeceğim, zor olacak ama bakalım nasıl olacak.
Lum’en yüzyıllara dağılmış bir dünyalaştırma hikayesi.
Kızılküre’ye ilk inen insanlar ile son kalan insan arasındaki yüz yılda birçok
karakter, birçok olay insanların ve gezegen sakinlerinin gözünden aktarılıyor.
Kurgu olarak özgün; sağlam işlenmiş, gereksiz diyaloglardan uzak, çarpıcı
karakterlere sahip; zengin ama anlaşılır dili ile; bilim, teknoloji, politika
gibi bir çok unsur içeren konusuyla; şimdiye kadar okuduğum bilimkurgular
arasında ‘dünyalaştırma’ olgusunu en güzel anlatan hikaye.
“Eskiden, Tanrıların Çayır’dan indiklerini gören
Pilalar onları bir çift etten ağaç gövdesinin, ortadan katlanan ve hareket
etmelerini sağlayan kalın sütunların üzerine tünemiş devler olarak tasvir
etmişlerdi. Diklemesine uzanan, boru biçiminde bir bedenleri vardı; tepesindeki
yuvarlak çıkıntının içinde engin ruhları duruyordu. Yukarıdan tutturulmuş tek
eklemli bir diğer çift uzuvları kıskaç işlevi görüyordu. Derilerinin büyük
kısmı solgun pembeydi ama bazen toprak sarısı veya koyu kestane de oluyordu.
Her halükarda, bu deri renk değiştirmekten aciz gözüküyordu.”
Şeklinde tanımlıyor Pilalar insanoğlunu, onlara göre
biz Gürültücü Tanrılar, bize göre onlar yolumuzda duran yokedilmesi gereken
değersiz varlıklar. Sırf bu betimleme bile yazarın eşsiz hayalgücü ve zengin
anlatım dilinin ispatı. Tam bir bilimkurgu romanı Lum’en, insanoğlunun karanlık
ve aydınlık yarısının birbiri ile olan sürekli çatışma halini ele alan
hikayelerden. Bir yanımız yok ederken diğer yarımız korumak için yok olmaya
hazır, Şehrivangk halkı da hem gezegeni tüketmek, hem hayatta kalabilmek hem de
Pilaları koruyabilmek için mücadele veriyor. Özellikle gelişme bölümünde
eksikliğini hissettiğim şey finalde öyle bir karşıma çıktı ki son yirmi sayfayı
inanılmaz bir zevkle okudum. Finali beni tatmin eden sayılı hikayelerden biri
oldu Lum’en. Kitabın devamı var mı bilmiyorum ama hikaye o kadar yoğun ki sırf bu
kitaptan bir üçleme çıkabilirdi. Laurent Genefort’un okuduğum ilk romanı,
kitaplarını gözüm kapalı alacağım yazarlardan biri oldu, 30’dan fazla romanı
var kendisinin umarım en azından bir ikisini daha okuma şansımız olur.
Bu arada böyle zor ve teknik bir hikayeyi mükemmel
şekilde çeviren Arzu Nilay Kocasu’ya tebrikler ve teşekkürler, Numen
Yayıncılık’a da bizi bu şahane kitapla buluşturduğu için ayrıca teşekkürlerimi
sunuyorum.
Bu yazının üzerine okuyun dememe gerek yok sanırım, iyi okumalar.
Burcu Kumbay, 09.02.2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder