‘Hayatlarımız, en
azından bir yönden filmlere benzer’ diye başlıyor Diriliş ve King lafı
uzatmadan bizi Jamie Morton’un sıradan fakat bir o kadar da olağandışı hayat
hikayesinin içine sokuveriyor. Ufak bir New England kasabasında orta halli bir
ailenin en küçük çocuğu olan Jamie’nin sıkıcı hayatı kasabaya taşınan Peder
Charles Jacobs ile tamamen değişecek; ilk başlarda renklenen hayatı sonraları
grilere bürünecek ve hatta karanlıklara gömülecek. Kasaba halkının sevdiği ve
saydığı Peder Jacobs karısı ve küçük oğlu ile mutlu bir yaşam süren, kendini
dine ve elektriğin ilahi gücünü araştırmaya adamış biri. Bilimsel
araştırmalarını ve icatlarını çocuklara dini öğretmek için kullanan Jacobs’ın
başına gelen yıkıcı felaket sonucu kasabadan taşınması Jamie’nin sıradan hayatına
dönmesi ile sonuçlanıyor. Zaman geçiyor ve Jamie maddi ve manevi yönden yolunu
kaybetmişken hiç beklemediği bir anda karşısına Charles Jacobs çıkıyor ve bu
onun için gerçek anlamda sonun başlangıcı oluyor.
Diriliş daha
piyasaya çıkmadan “King’in şimdiye dek yazdığı en dehşet verici sonla
noktalanan eseri” etiketiyle reklam edilmeye başlandı. Sadık okuyucu çok iyi
bilir, iki çeşit King kitabı –veya hikayesi diyelim- vardır; sonu olanlar ve
olmayanlar. Bu bakımdan sadık okuyucu olarak ilk ispiyonu yemiş olduk; Diriliş’in
bir sonu vardı ve bu son şimdiye dek görülmemiş bir dehşet ile gelecekti. Peki
buna inandık mı? Sadık Okuyucu yine çok iyi bilir ki kitapların önünde
arkasında yazılanlara inanmamak gerekir ve öyle de yaptık bu nedenle final için
beklentimiz akıllara sığmayacak derecede dehşet sahneler olmadı; yine de final
birçok King hikayesinin finalinden çok daha karanlık ve derin bunu da belirtmek
gerek.
Diriliş’in temelinde
King bize 6 yaşından itibaren tanımaya başlayacağımız Jamie Morton’un 50 yıllık
hayat hikayesini sunuyor. Jamie ilk başlarda hayran olduğu ve ne derse gözü
kapalı yapacağı bir rol model olan Charles Jacobs’un peşinden gidiyor fakat
daha sonra Jacobs’ın karanlık yüzünü görüyor ama ne yaparsa yapsın kader –KA- onları
birleştirdiğinden yolun sonuna kadar onunla yürümek zorunda kalıyor. Jamie ve
Charles’ın ilişkisi bana Kara Kule’nin Jake ve Roland’ının ilişkisini anımsattı.
Maça Kızı’ndaki Bobby ve Ted arasında da benzer bir ilişki vardır; King çocuk ve
yetişkin arasındaki bağ üzerine yazmayı seviyor. Diriliş’te benzerleri aksine
bu ilişkiyi sonuna kadar yaşayabiliyoruz ve bunun diğerlerinden çok daha
karanlık bir hikaye olduğu su götürmez.
King Diriliş’te
karakterler üzerinde çok detaylı çalışmamış, bilmemiz gereken neyse onu
biliyoruz hatta yer yer merak ettiklerimiz de oluyor. Hikayenin yazım dili
klasik King tarzının güzel örneklerinden. 390 sayfalık kitabın ne eksiği ne
fazlası var ama final için beklentiniz belki bir on sayfalık daha detay okumak
olabilir en azından benimki bu yönde oldu. Dehşet final konusuna gelirsek;
beklentilerinizi yüksek tutmazsanız final sizi tatmin edecektir, en azından bir
süre üzerinde düşünülecek ve arkadaş ortamında konuşulabilecek güzel bir son. Yalnız
bir Sadık Okuyucu olarak en dehşet King finallerinin hep ucu açık bırakılmış
olanlar olduğunu gönül rahatlığı ile söyleyebilirim.
Diriliş’in hemen
hemen her King kitabında olduğu gibi King Evreni kitapları ile bağlantısı var
ama bu bağlantılar kitapta aklınızda soru işareti bırakacak bağlantılar değil
hatta okuyucuların büyük kısmı farkına bile varmayacak. Ben mi? Tabii ki farkına
vardım, varmamam mümkün değildi.
Diriliş’i
okumayanlar ile yollarımız burada ayrılıyor. Stephen King okumaya yeni başladım
ya da ara sıra okurum işte diyenlerdenseniz kitabı okuma listenize almanızı
tavsiye ederim. Sadık Okuyucu iseniz zaten diyecek bir şey yok.
Diriliş şimdiye dek
okuduğum çarpıcı King romanlarından biri. Hikayenin sonlarına kadar King sizi
aldatıyor; Charles Jacobs bir dolandırıcı, teknolojiden anlayan ve kendini
satmasını bilen bir şaklaban, doğaüstü olaylarla ilgisi yok, insanları
iyileştirmesi tümüyle aldatmaca diyor açıkça. Jamie’nin de böyle düşünmesiyle
finaldeki son vuruşa hazırlıksız yakalanıyorsunuz, hikayenin sonuç kısmı
kapkaranlık bir dalga halinde şimşekler ve gök gürültüleri eşliğinde vuruyor
sizi. Belki de en baştan beri düşünmemiş olduğunuz hikayenin başlığının ne
demek olduğu seriliyor önünüze. Özellikle ölüm sonrası yaşama; cennete ve
cehenneme inanan biriyseniz okuduklarınız kalbinizi sıkıştırıyor. İşte bu
bakımdan final dehşet dolu ama bu psikolojik br dehşet, ortalığı kan revan
götürmüyor ama Jamie’nin dünyası kararıyor, felaketler ve zorulukarla geçen
yaşamının sona ermesi kabusu ve kıyameti oluyor, ölmeden kabir azabı yaşamaya
başlıyor bu nedenle final Jamie için dehşet ötesi diyebiliriz.
Diriliş’in King
Evreni ile bağlantıları olduğundan bahsetmiştim, işte o bağlantılar;
Sayfa 33 ve 178’de “19”
var, şaşırdık mı? Hayır.
Sayfa 107; Jamie’nin
çaldığı müzik grubunun eski adı “Krom Güller”, grup üyeleri kendilerine “Silahşorler”
derlermiş; KA
Sayfa 165’de “Joyland”,
sayfa 202’de “8-mile” referansları mevcut.
Sayfa 165’de King büyük
usta “Ray Bradbury”den bahsetmiş, kendisinin bir Ray Bradbury hayranı olduğunu
biliyoruz, her iki yazar da günde en az bin kelime yazmaları ile tanınıyor ne
de olsa.
Ve sayfa 261’de “De
vermis mysteriis” karşımıza çıkıveriyor. De Vermis Mysteriis King’in Jerusalem’s
Lot (Hortlaklı Köy) isimli hikayesinde ilk olarak karşımıza çıkmış ve ciddi anlamda
kanımızı dondurmuştu. Jerusalem’s Lot’da Peder James Boom’un tarikatına ait
Solucan Kitap’ın Diriliş’de yine bir pederin önüne çıkması oldukça manidar. Meraklılarına
kitabı ve hikayesini araştırmasını tavsiye ederim, dehşet verici bir öyküsü ve
içeriği var.
Stephen King Diriliş’e
HP Lovecraft’ın “Cthulhu’nun Çağrısı”nda geçen ve Cthulhu mitinin neredeyse özü
olan bir alıntı ile başlıyor. Kitapla ilgili verdiği röportajlarda HP Lovecraft’den
esinlendiğini açıklayan King kimi yazarların sözünü dahi etmeyeceği bu durumdan
bahsettiği gibi bunu kitapta açık açık belirtmesi de çok etkileyici. Buna
rağmen - HP Lovecraft okuyucusu olan- bendenizin kitapta gördüğü tek şey King
ve emsalsiz hayalgücü ile etkileyici anlatımı oldu. Dinlere karşı duruşunu iyi
bildiğimiz King’in yaşam, ölüm ve ölüm sonrası hakkında yazdıkları elbette ki tarafsız
değil hatta koyu dindarlar kitaptan nefret edecektir buna rağmen hikayenin bir
nevi gerçekleri yansıttığına kim itiraz edebilir ki.
Kıssadan hisse;
Diriliş King’in son dönemlerdeki etkileyici kitaplarından biri, okunması
gerekenler listesinin en üstlerinde yer alması gerekenlerden. Hiç sıkılmadan
bir çırpıda okuyacağınız ve finalde kara kara düşüncelere dalacağınız garanti.
Özellikle gökgürültülü sağanak yağmur eşliğinde okumanız tavsiye olunur.
Ve elbette
belirtmekte fayda var;
Sonsuza dek var olan ölü değildir.
Ve garip sonsuzluklarda ölüm bile
ölebilir.
-H.P. Lovecraft
Bkumbay – 28.06.2015