28 Haziran 2015 Pazar

Diriliş


‘Hayatlarımız, en azından bir yönden filmlere benzer’ diye başlıyor Diriliş ve King lafı uzatmadan bizi Jamie Morton’un sıradan fakat bir o kadar da olağandışı hayat hikayesinin içine sokuveriyor. Ufak bir New England kasabasında orta halli bir ailenin en küçük çocuğu olan Jamie’nin sıkıcı hayatı kasabaya taşınan Peder Charles Jacobs ile tamamen değişecek; ilk başlarda renklenen hayatı sonraları grilere bürünecek ve hatta karanlıklara gömülecek. Kasaba halkının sevdiği ve saydığı Peder Jacobs karısı ve küçük oğlu ile mutlu bir yaşam süren, kendini dine ve elektriğin ilahi gücünü araştırmaya adamış biri. Bilimsel araştırmalarını ve icatlarını çocuklara dini öğretmek için kullanan Jacobs’ın başına gelen yıkıcı felaket sonucu kasabadan taşınması Jamie’nin sıradan hayatına dönmesi ile sonuçlanıyor. Zaman geçiyor ve Jamie maddi ve manevi yönden yolunu kaybetmişken hiç beklemediği bir anda karşısına Charles Jacobs çıkıyor ve bu onun için gerçek anlamda sonun başlangıcı oluyor.

Diriliş daha piyasaya çıkmadan “King’in şimdiye dek yazdığı en dehşet verici sonla noktalanan eseri” etiketiyle reklam edilmeye başlandı. Sadık okuyucu çok iyi bilir, iki çeşit King kitabı –veya hikayesi diyelim- vardır; sonu olanlar ve olmayanlar. Bu bakımdan sadık okuyucu olarak ilk ispiyonu yemiş olduk; Diriliş’in bir sonu vardı ve bu son şimdiye dek görülmemiş bir dehşet ile gelecekti. Peki buna inandık mı? Sadık Okuyucu yine çok iyi bilir ki kitapların önünde arkasında yazılanlara inanmamak gerekir ve öyle de yaptık bu nedenle final için beklentimiz akıllara sığmayacak derecede dehşet sahneler olmadı; yine de final birçok King hikayesinin finalinden çok daha karanlık ve derin bunu da belirtmek gerek.

Diriliş’in temelinde King bize 6 yaşından itibaren tanımaya başlayacağımız Jamie Morton’un 50 yıllık hayat hikayesini sunuyor. Jamie ilk başlarda hayran olduğu ve ne derse gözü kapalı yapacağı bir rol model olan Charles Jacobs’un peşinden gidiyor fakat daha sonra Jacobs’ın karanlık yüzünü görüyor ama ne yaparsa yapsın kader –KA- onları birleştirdiğinden yolun sonuna kadar onunla yürümek zorunda kalıyor. Jamie ve Charles’ın ilişkisi bana Kara Kule’nin Jake ve Roland’ının ilişkisini anımsattı. Maça Kızı’ndaki Bobby ve Ted arasında da benzer bir ilişki vardır; King çocuk ve yetişkin arasındaki bağ üzerine yazmayı seviyor. Diriliş’te benzerleri aksine bu ilişkiyi sonuna kadar yaşayabiliyoruz ve bunun diğerlerinden çok daha karanlık bir hikaye olduğu su götürmez.

King Diriliş’te karakterler üzerinde çok detaylı çalışmamış, bilmemiz gereken neyse onu biliyoruz hatta yer yer merak ettiklerimiz de oluyor. Hikayenin yazım dili klasik King tarzının güzel örneklerinden. 390 sayfalık kitabın ne eksiği ne fazlası var ama final için beklentiniz belki bir on sayfalık daha detay okumak olabilir en azından benimki bu yönde oldu. Dehşet final konusuna gelirsek; beklentilerinizi yüksek tutmazsanız final sizi tatmin edecektir, en azından bir süre üzerinde düşünülecek ve arkadaş ortamında konuşulabilecek güzel bir son. Yalnız bir Sadık Okuyucu olarak en dehşet King finallerinin hep ucu açık bırakılmış olanlar olduğunu gönül rahatlığı ile söyleyebilirim.

Diriliş’in hemen hemen her King kitabında olduğu gibi King Evreni kitapları ile bağlantısı var ama bu bağlantılar kitapta aklınızda soru işareti bırakacak bağlantılar değil hatta okuyucuların büyük kısmı farkına bile varmayacak. Ben mi? Tabii ki farkına vardım, varmamam mümkün değildi.

Diriliş’i okumayanlar ile yollarımız burada ayrılıyor. Stephen King okumaya yeni başladım ya da ara sıra okurum işte diyenlerdenseniz kitabı okuma listenize almanızı tavsiye ederim. Sadık Okuyucu iseniz zaten diyecek bir şey yok.

Diriliş şimdiye dek okuduğum çarpıcı King romanlarından biri. Hikayenin sonlarına kadar King sizi aldatıyor; Charles Jacobs bir dolandırıcı, teknolojiden anlayan ve kendini satmasını bilen bir şaklaban, doğaüstü olaylarla ilgisi yok, insanları iyileştirmesi tümüyle aldatmaca diyor açıkça. Jamie’nin de böyle düşünmesiyle finaldeki son vuruşa hazırlıksız yakalanıyorsunuz, hikayenin sonuç kısmı kapkaranlık bir dalga halinde şimşekler ve gök gürültüleri eşliğinde vuruyor sizi. Belki de en baştan beri düşünmemiş olduğunuz hikayenin başlığının ne demek olduğu seriliyor önünüze. Özellikle ölüm sonrası yaşama; cennete ve cehenneme inanan biriyseniz okuduklarınız kalbinizi sıkıştırıyor. İşte bu bakımdan final dehşet dolu ama bu psikolojik br dehşet, ortalığı kan revan götürmüyor ama Jamie’nin dünyası kararıyor, felaketler ve zorulukarla geçen yaşamının sona ermesi kabusu ve kıyameti oluyor, ölmeden kabir azabı yaşamaya başlıyor bu nedenle final Jamie için dehşet ötesi diyebiliriz.

Diriliş’in King Evreni ile bağlantıları olduğundan bahsetmiştim, işte o bağlantılar;

Sayfa 33 ve 178’de “19” var, şaşırdık mı? Hayır.
Sayfa 107; Jamie’nin çaldığı müzik grubunun eski adı “Krom Güller”, grup üyeleri kendilerine “Silahşorler” derlermiş; KA
Sayfa 165’de “Joyland”, sayfa 202’de “8-mile” referansları mevcut.
Sayfa 165’de King büyük usta “Ray Bradbury”den bahsetmiş, kendisinin bir Ray Bradbury hayranı olduğunu biliyoruz, her iki yazar da günde en az bin kelime yazmaları ile tanınıyor ne de olsa.
Ve sayfa 261’de “De vermis mysteriis” karşımıza çıkıveriyor. De Vermis Mysteriis King’in Jerusalem’s Lot (Hortlaklı Köy) isimli hikayesinde ilk olarak karşımıza çıkmış ve ciddi anlamda kanımızı dondurmuştu. Jerusalem’s Lot’da Peder James Boom’un tarikatına ait Solucan Kitap’ın Diriliş’de yine bir pederin önüne çıkması oldukça manidar. Meraklılarına kitabı ve hikayesini araştırmasını tavsiye ederim, dehşet verici bir öyküsü ve içeriği var.

Stephen King Diriliş’e HP Lovecraft’ın “Cthulhu’nun Çağrısı”nda geçen ve Cthulhu mitinin neredeyse özü olan bir alıntı ile başlıyor. Kitapla ilgili verdiği röportajlarda HP Lovecraft’den esinlendiğini açıklayan King kimi yazarların sözünü dahi etmeyeceği bu durumdan bahsettiği gibi bunu kitapta açık açık belirtmesi de çok etkileyici. Buna rağmen - HP Lovecraft okuyucusu olan- bendenizin kitapta gördüğü tek şey King ve emsalsiz hayalgücü ile etkileyici anlatımı oldu. Dinlere karşı duruşunu iyi bildiğimiz King’in yaşam, ölüm ve ölüm sonrası hakkında yazdıkları elbette ki tarafsız değil hatta koyu dindarlar kitaptan nefret edecektir buna rağmen hikayenin bir nevi gerçekleri yansıttığına kim itiraz edebilir ki.

Kıssadan hisse; Diriliş King’in son dönemlerdeki etkileyici kitaplarından biri, okunması gerekenler listesinin en üstlerinde yer alması gerekenlerden. Hiç sıkılmadan bir çırpıda okuyacağınız ve finalde kara kara düşüncelere dalacağınız garanti. Özellikle gökgürültülü sağanak yağmur eşliğinde okumanız tavsiye olunur.

Ve elbette belirtmekte fayda var;

Sonsuza dek var olan ölü değildir.
Ve garip sonsuzluklarda ölüm bile ölebilir.
                                               -H.P. Lovecraft
 



Bkumbay – 28.06.2015

Hiç yorum yok:

Apple Airtag ile Kedi Takibi

  Özellikle yaşadığımız 6 Şubat depremi sonrası, dostlarımızın ve çocuklarımızın kaybolma riskini ortadan kaldırmak bir ihtiyaçtan öte gerek...