1 Şubat 2009 Pazar

The Curious Case of Benjamin Button

Bir bebek 90 yaşında bir insan gibi doğsa, 7. yaşgününü 70 yaşındaki gibi tekerlekli sandalyede iki büklüm geçirse; içi ve dışı anca 45'li yaşlarında normal olabilse, 80 yaşındayken 8 yaşında görünse ve bunama belirtileri göstermeye başlasa; zaman geçtikçe konuşmayı, yürümeyi hatta düşünmeyi unutsa ve hayatı böyle sona erse; tüm bunlar beyaz perdeye nasıl yansır görmek ister miydiniz?

Cevabınız evet ise Benjamin Button'ın ilginç hikayesini mutlaka izlemelisiniz.

Film F. Scott Fitzgerald'ın "The Curious Case of Benjamin Button" adlı kısa hikayesinden uyarlama. Senaryo aslında bildik bir hikayeyi zamanın ters istikametinde anlatıyor. Tıpkı filmin başında bize tanıtılan tren garındaki saat gibi Benjamin'in hayatının tersten ama normal versiyonunu içimiz burkularak izliyoruz.

Hikayeyi yaşamaya bir hastane odasında başlıyoruz; ölmek üzere olan yaşlı bir anne kızına bir günlüğü okumasını söylüyor. Yaşlı kadın ölmek üzere ama günlüğün içindekileri bize yaşatmadan ölemez; bu saklı hikaye günışığına çıkmak zorunda.

Günlük Benjamin Button'a ait; içinde resimler, kartpostallar, çeşitli nesneler olan ilginç bir yaşamın yansıması sanki. Ve genç kadın annesine günlüğü okumaya başlıyor.

Benjamin annesinin öldüğü zor bir doğumla dünyaya geliyor; babası aşık olduğu kadının ölümü ve yeni doğmuş 90 yaşında görünen oğlunun şoku ile Benjamin'i bir yaşlılar evinin merdivenine bırakarak ortadan kayboluyor. Benjamin bu evde kendi deyimiyle çocuk olduğunu anlayamayarak yaşlılar arasında büyüyor; aslında büyüyor demek yanlış olabilir çünkü Benjamin ruhen büyürken bedenen gençleşiyor. Çocuk olmak insanı yetişkinliğe hazırlayan bir süreç ve Benjamin bu süreci asla yaşayamıyor; o yaşlıların arasında ölümün doğallığını görerek, hissederek ve ölümü bekleyerek yetişkin oluyor. 7 yaşında 5 yaşındaki Daisy ile arkadaş olan, ilk aşkı tadan, babasını babası olduğunu bilmeden tanıyan, hayatı hayata hazır olamadan yaşayan Benjamin'in ruhu zamanla yaşlandıkça bedeni gençleşmeye devam ediyor (growing younger deyimini kullanıyor Daisy bu durum için); taa ki bebek olana dek.

The Curious Case of Benjamin Button bize ölümü, aileyi, aşkı, yaşlılığı, hayatın anlamını ve anlamsızlığını anlatan çok orjinal bir film. Çocukluğun ve yaşlılığın aslında aynı olduğunu önemli olanın insanın sevdikleriyle beraber yaşaması olduğunu ve yalnızlığı anlatıyor. Bu bakımdan çok üzücü bir film, herkesin mutlaka kendini göreceği, kendini sorgulayacağı bir film.

Oyunculuk olarak Brad Pitt gerçekten çok iyi. Makyajın da çok etkisi var fakat Pitt 80 yaşında bir çocuğu; 18 yaşında ihtiyar bir adamı çok iyi canlandırmış. İzlediğinizde ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız.

Gerçek anlamda iyi filmler çok nadir oscar alır ama 13 dalda oscar'a aday olan The Curious Case of Benjamin Button alacağı her ödülü hak eden bir film...

Herkesi izlemesi gereken bir film...

B.Kumbay

Hiç yorum yok:

Apple Airtag ile Kedi Takibi

  Özellikle yaşadığımız 6 Şubat depremi sonrası, dostlarımızın ve çocuklarımızın kaybolma riskini ortadan kaldırmak bir ihtiyaçtan öte gerek...