8 Şubat 2009 Pazar

BEYAZPERDE’DEN BEYAZEKRAN’A: Sinema’nın Ustaları TV Dizileri’nde

Her hafta sabırsızlıkla beklediğimiz, karakterlerini tanıyormuşçasına bildiğimiz, özellikle 3 sezondan fazla sürerse günlük yaşamımızın parçası haline getirdiğimiz diziler; üzüldüğünde üzüldüğümüz, yaralandığında kahrolduğumuz, öldüğünde oturup ağladığımız dizi oyuncuları. Sanırım çoğumuzun ortak noktasıdır bu. Özellikle 2005 yılından sonra tv dizilerinde popülerlik açısından büyük bir patlama oldu. Kendim gibi 3 yaşından beri dizi delisi olan insanları saymazsam eskiye nazaran diziler filmlerden daha popüler, daha fazla hayran kitleleri var. Dizi oyuncuları da bu popülerlikten tabii ki nasibini aldı. 2000 yılında Dark Angel ile tanıdığım Jensen Ackles’ı artık herkes Supernatural sayesinde tanıyor mesela, filmler de çekmeye başladı ilerde çok daha büyük projelere imza atabilir. Yabancı sinema ve dizi izleyenler için normalde proses şu şekilde işler; ilk defa bir dizide görülen, tanınan, hayranı olunan bir oyuncu sinemada boy göstermeye başlar ve kendini beyazperde’de kanıtlar. Bunun en bilinen örneklerinden biri hiç kuşkusuz George Clooney’dir. Kariyerine Beyazperde’de başlayan Clooney Beyazekran’da ER dizisi ile tanınmış ve George Clooney olmuştur. Bir de bunun tam tersi bir proses var ki bu yazımda bundan bahsetmek istiyorum sizlere. Tam tersi proses demiştim ya; şu an günü gününe takip ettiğim yaklaşık 20 diziden özellikle 3 tanesi bu prosesin harika örnekleri. Bu dizilerde sinemadan tanıdığımız usta isimler başrolde ve tabii ki harika bir oyunculuk sergileyerek her bölümü sinema tadında izlememize neden oluyorlar. Bu dizileri kısaca tanıtmak istiyorum izninizle.

İlk dizimiz henüz 3. Bölümü oynamış olan Lie To Me. Dizi yalan söyleyenleri teşhis eden yalancılık üzerine uzmanlaşmış bir takımın maceraları üzerine kurulu.

Lie To Me’deki ustamız sinemanın en iyi karakter oyuncularından biri olan Tim Roth. Roth dizide yalan uzmanı Dr. Cal Lightman’ı canlandırıyor, canlandırmak eksik kalabilir resmen yaşatıyor.

Dr. Cal Lightman zeki, kendine güveni tam, yalan söylediğinizi tek bir parmak seğirmenizden anlayabilen bir dahi; 17 yaşında bir kızı olan boşanmış bir baba. Karakteri henüz 3 bölümdür tanıdığımdan dolayı fazla yorum yapamıyorum ama şimdiye dek tanıdığım en iyi dahi karakterlerden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Lie To Me ekibi de gayet güzel oluşturulmuş IQ’su yüksek bir ekip. Çok zevkli bir dizi olmuş gerçekten. Diziyi izlemeye başladıktan sonra hareketlerinize dikkat etmeye başlayacağınızdan emin olabilirsiniz.

Soldan Sağa;
Monica Raymund (Ria Torres), Brendan Hines (Will Loker), Tim Roth (Dr. Cal Lightman), Kelli Williams (Dr. Gillian Foster)



İkinci dizimiz Eleventh Hour. Eleventh Hour FBI’ın incelediği ama sonuç alamadığı bilimsel davaları çözen Dr. Jacob Hood etrafında şekilleniyor.

Eleventh Hour’daki ustamız Rufus Sewell. Tanıyanlar çok iyi bilir Rufus Sewell de sinemanın en iyi karakter oyuncularından bir diğeridir. Sewell her zamanki ustalığını dizide de sergiliyor ve oynanması zor bir rolü (karşımızdaki karısını üzücü bir olayda kaybetmiş bir bilim adamı, gerçek bir dahi) mükemmel şekilde canlandırıyor.

Dr. Jacob Hood yukarıda da bahsettiğim gibi hala karısının yasını tutan çok önemli bir bilim adamı, bir dahi. Bildiğimiz dahi tiplemelerinden farklı olarak Dr. Hood eğlenmesini bilen, zevkli, esprili ve çok sıcak bir karakter. Çözemediği dava bulunmayan Hood, tek bir kelime veya hareketten ilham alarak en bilinmez olayları şıp diye çözebilme yeteneğine sahip (bu yetenekten Dr. Gregory House’u anlatırken de bahsedeceğim).

Eleventh Hour ekibi diğer ekiplerden sayıca daha az; iki kişiden oluşuyor. Ajan Young’ın görevi Dr. Hood’u 7 gün 24 saat korumak ve bazı davalarda ona ilham periliği yapmak. Son yılların en zevkli dizilerinden biri Elevent Hour; bilimsel yönüyle de insana çok şeyler katan bir dizi.

Ajan Rachel Young (Marley Shelton) ve Dr. Jacob Hood (Rufus Sewell)



Üçüncü dizimiz Leverage. Leverage bir şirket, kurucuları eski bir sigorta müfettişi ve 4 hırsızdan oluşan şirketin amacı yardıma ihtiyacı olanlara bedelsiz yardım etmek tabii bu arada kötülere günlerini göstermek.

Leverage’daki ustamız Timothy Hutton. Hutton dahi sigorta müfettişi Nathan Ford karakterini canlandırıyor. Yine oynaması zor bir karakter çünkü bu kez karakterimiz oğlunu göz göre göre kaybetmiş ve intikam alması gereken de eskiden çalıştığı sigorta firması.

Nathan Ford dahi bir sigorta müfettişi olmasının yanında oğlunun ölümünden sonra karısı ile ayrılmış, işini bırakmış kısacası dünyası başına yıkılmış bir karakter. Bir gün aldığı iş teklifi sonrası 4 hırsızı bir araya getiriyor ve zengin kötülerden intikam almak için imkansızı başaran bir firmayı kuruyor.

Leverage ekibi yine kalabalık ve eğlenceli karakterlerden oluşan IQ’su yüksek bir ekip. Dizi gayet akıcı ve eğlenceli. Biraz Görevimiz Tehlike biraz A Takımı’nı andırsa da ilginç karakterleri ile ön plana çıkan kaliteli bir yapım.

Soldan Sağa;
Christian Kane (Eliot Spencer), Beth Riesgraf (Parker), Timothy Hutton (Nathan Ford), Gina Bellman (Sophie Devereaux), Aldis Hodge (Alec Hardison).



Dördüncü dizimiz House M.D.

House M.D. her ne kadar tipik bir hastane dizisi gibi görünse de özellikle baş karakterleri ve ilginç hasta ve hastalıkları ile benzerlerinden çok farklı bir yapım.

House M.D.’deki ustamız Dr. Gregory House’ı canlandıran Hugh Laurie. Aldığı 2 Altın Küre’yi belirtirsem oyunculuğunu anlatmanın yersizliğini belirtmiş olurum sanırım.

Dr. Gregory House karakteri bildiğimiz doktorlara benzemeyen bir doktor; insanlara değer vermeyen, onları sadece yalancı olarak gören (Dr. House’un Lie To Me’deki Dr. Cal Lightman ile ortak noktaları), hiçbir doktorun çözemediği davaları çözebilen ve bunu çoğunlukla tek bir cümleden ilham alarak yapan (bu da Dr. House’un Dr. Jacob Hood ile ortak noktası), insanlara sürekli hakaret eden, ona alınan hediyeleri çöpe atan, yanında çalışanları ve arkadaşlarını umursamayan bir dahi Dr. House. Manevi özelliklerinin yanında Dr. House topallıyor ve düzgün bir Amerikan aksanı ile konuşuyor. Karakteri canlandıran usta Hugh Laurie’nin topallamadığı ve koyu İngiliz aksanı ile konuşan bir İngiliz olduğunu göz önüne aldığımızda karakterin oynaması ne kadar zor bir karakter olduğu da ortaya çıkmış oluyor.

Hose M.D. ekibi şimdiye kadar gördüğüm en iyi tv ekiplerinden biri, esprili, akıllı, duygusal, çıkarcı, aşık, nefret eden doktorlardan oluşan ekip üyeleri çözülmesi neredeyse imkansız vaka’larla uğraşırken bir de onlara çelme takan, yarıştıran, hakaret eden patronları Dr. House’la uğraşmak durumunda kalıyorlar. 5. Sezonunun ortasında olan House M.D. gerek karakterleri, gerek konusu ve özellikle oyuncuları ile izlemeye değer bir dizi.



Son olarak 9 bölüm oynayarak iptal edilen Harsh Realm’a da değinmezsem ölürüm.

Harsh Realm’ın konusunu ilgili başlıkta görebilirsiniz. Buradaki ustamız D.B.Sweeney. D.B. Sweeney sinemanın tanınmış iyi oyuncularından ayrıca tv dizilerinde de konuk oyuncu olarak sık sık karşımıza çıkıyor (bunlardan bazıları Jericho, House M.D. (bir kesişme noktası daha) ve Leverage (bir tane daha)). D.B. Sweeney Harsh Realm’da Mike Pinocchio karakterini canlandırdı. Sanal alemde yaşayan gerçek bir karakter olan Mike Pinocchio yine diğer baş karakterlerimiz gibi zeki, esprili, becerikli ve zaman zaman aksi bir karakterdi.

Harsh Realm ekibi de Elevent Hour ekibi gibi iki kişiden oluşuyordu. Bu iki kahraman yenilmesi imkansız bir kötüyü yenip Game Over yapmak zorundaydı ama dizi iptal edilince her şey hayal gücümüze kaldı. 2000 yılı yapımı olmasına rağmen 2008 yapımlarına taş çıkarabilecek kaliteye sahip bir Chris Carter yapımı olan Harsh Realm şimdiye kadar izlediğim en müthiş dizilerdendi.

Michael Pinocchio (D.B.Sweeney) - Tom Hobbes (Sott Bairstow)


Nihayet upuzun yazımın sonuna geldiniz, umarım sizi bu konuda aydınlatabilmiş; Beyazperde’nin ustalarının oynadığı Beyazekran’ın bu güzel dizilerini biraz olsun tanıtabilmişimdir. Sinema bir büyüdür ama diziler de en az sinema kadar etkilidir hayatımızda. Her gününüz dizili geçsin diyorum…


B.Kumbay

Hiç yorum yok:

Apple Airtag ile Kedi Takibi

  Özellikle yaşadığımız 6 Şubat depremi sonrası, dostlarımızın ve çocuklarımızın kaybolma riskini ortadan kaldırmak bir ihtiyaçtan öte gerek...