26 Kasım 2008 Çarşamba

Lisey's Story - Stephen King


"Bir musibete ne kadar önem verirseniz tesiri o kadar kötü gelir" demiş Voltaire

Lisey's Story bu anlamda sadece Lisey'in hikayesi değil, çocukluğunda veya hayatında ciddi şeyler yaşamış, bunlarla bir şekilde başa çıkmış veya çıkamamış insanların hikayesi. Ölümle başa çıkmaya çalışanların, sevgiyi ve sevdiklerini arkalarında bırakmak için uğraşanların hikayesi. Ama ne yaparsak yapalım sevgi, aşk, nefret, alışkanlık adına her ne diyorsak; eğer kalbin, beynin ve ruhun derinliklerine inmişse unutmak, arkada bırakmak, başka diyarlara yollamak çok zor hatta imkansız.

Lisey's Story veya Türkçe'ye çevrilmiş adı ile Bir Aşk Hikayesi beni Insomnia'dan sonra bu kadar derinden etkileyen 2. kitabı oldu King'in. Ortada aşk yok aslında söz konusu olan her koşula her zorluğa rağmen iki insanın birbirini sevmesi. Biri sıradan bir insan olan Lisey; çok ilginç, sıradışı, hatta doğaüstü kocası Scott'ı her şeye rağmen kabullenip 25 yıl sevmesi ve ölümünün ardından sevgisinin peşinden başka diyarlara bile gitmesi. Aslında Lisey sıradan biri değil, çok mücadeleci çok güçlü bir karakter. Kolay kolay pes etmiyor ve inanın onun kadar güçlü olabilseydim bu dünyanın anasını da ağlatabilirdim.

Scott karakterine kitabın ilk sayfasından itibaren o kadar çok bayılmıştım ki kendime neden diye sorup durdum. Sonradan anladım ki Stephen King Scott'ı aynadaki yansımasına göre yaratmış. Zaten birçok yerde benzerlikler bariz; karısı Tabitha'nın kız kardeşleri, Scott ve Paul arasındaki sevgi ve Paul'un baskı makinasında Scott'ın hikayelerini basması (Yazma Sanatı) ve buna benzer birçok detay var Stephen - Scott benzerliklerini görebilmemiz için. Bu arada Stephen'ın abisi David'in ölmediği ile ilgili sağlam bir kanıt var son sayfada ve onu ne kadar çok sevdiği ile ilgili.

Kitapta her zamanki Stephen Kitapları gibi Kara Kule'yi görebiliyoruz (Nordic Wolf bira şişeleri, 19 Kasım 1979'da evlenmiş bir çift, Gilead adında bir kasaba, kaplumbağa şeklinde küllükler...), bunun yanında Yazma Sanatı, Tılsım ve Çılgınlığın Ötesi'nden izler de gördüm ama kitaba yoğunlaşmış olduğumdan bazılarını kaçırmış olabilme ihtimalim de var.

Özellikle 300. sayfa ve civarı ile sondaki Lisey'in Hikayesi gerçekten yüreğimi burktu. Kitap insanı derinlerden vuruyor. O kadar ustaca yazılmış ki; başlarda merak edilen birçok şey kitabın son sayfasına dek yayılmış. Hiçbir bölümünde sıkılmadan karşıma hep sorular ve sorulara cevaplar bularak okudum; diyara puf.ladıklarında sanki ben de onlarla gittim ama en etkili yeri sonuydu itiraf ediyorum çok kötü etkilendim o şekilde bir trajedi nasıl olur da hayal gücü ile o şekilde anlatılabilir? Gerçek mi hayal mi ya da Stephen King'in dediği gibi inanırsak olur mu?

Özellikle Kara Kule bittikten sonra 'Stephen King'in işi bitti artık yazamaz, eskisi gibi olamaz, kule bitti King de bitti' diyenlere balyoz gibi bir cevap Lisey's Story. Cep'e bakıp aldanmayın çok farklı bir kitap. Kule'den (son kitaptan bahsediyorum) bin kat daha fazla etkiledi beni çünkü tarzı farklı; şimdiki, geniş ve geçmiş zamanlar bir arada kullanılmış, kurgu harika ötesi yapılmış. O kadar kalpten yazılmış ki...

Sanırım biraz uzattım ama kelimelerle aram iyi değil anca bu kadar anlatabiliyorum derdimi. Eğer gerçek bir Stephen Kingci iseniz okuyun, değilseniz büyük ihtimalle anlamazsınız çünkü King'i tanımıyorsanız bu kitabı hissederek okuyacağınıza inanmıyorum. O halde hiç okumayın derim.

B.Kumbay

Hiç yorum yok:

Apple Airtag ile Kedi Takibi

  Özellikle yaşadığımız 6 Şubat depremi sonrası, dostlarımızın ve çocuklarımızın kaybolma riskini ortadan kaldırmak bir ihtiyaçtan öte gerek...