28 Kasım 2008 Cuma

True Blood İnceleme

Anna Paquin ... Sookie Stackhouse
Stephen Moyer ... Bill Compton
Sam Trammell ... Sam Merlotte
Ryan Kwanten ... Jason Stackhouse
Rutina Wesley ... Tara Thornton
Jim Parrack ... Hoyt Fortenberry
Nelsan Ellis ... Lafayette Reynolds


True Blood beğenerek izlediğim dizilerden biri ama hakkında fazla bir şey yazmadığımı farkettim bu eksiği hemen kapatmam gerekiyor.

Önce isimden başlayalım; True Blood japonların vampirler için icad ettiği yapay kan. Gerçek kana yapısal olarak benziyor hatta ARh +, 0Rh - vb. çeşitleri bile mevcut. Amaç vampirlerin insan kanına ihtiyaç duymaksızın hayatta kalabilmesi ama anladığımız kadarıyla true blood'ın gerçek kan ile pek alakası yok zira vampirler öğüre öğüre içiyor kendisini. Bir nevi Coca Cola - İhlas Kola ilişkisine benzetebiliriz.

Gelelim dizimizin konusuna; dizimiz bildiğimizden farklı bir dünyada geçiyor. Bu dünyada vampirlerin varlığı kanıtlanmış üstelik vampirler insanların arasına karışmış. Oy kullanabilmeleri için politikacılar tartışıyor, insanların sahip oldukları haklardan yararlanmak istiyorlar kısacası ölü iken yaşamak istiyorlar. True Blood küçük bir kasabada yaşamakta olan ve diğer insanlardan oldukça farklı olan kızımız Sookie etrafında şekilleniyor. Sookie çevresindekilerin düşüncelerini okuyabiliyor hatta istemese bile duyabiliyor bu yüzden Sookie'nin özellikle onunla çıkmak isteyen erkeklerle arası iyi değil. Günün birinde kasaba ilk vampiri ile tanışıyor. Bill Compton kasabanın kurucu ailelerinden birine mensup, iç savaşta savaşmış ve savaş sırasında vampire dönüştürülmüş bir beyfendi. Sookie'nin Bill'in düşüncelerini okuyamaması ikilinin birbirlerine yakınlaşmalarına neden olurken kasabada ard arda işlenmeye başlayan cinayetler işleri tümüyle karıştırıyor. Burdan itibaren olaylar aşk, ihanet, gurur, yalan, dolan ve seks ağırlıklı olarak düğüm haline geliyor ve düğümü her çözmeye çalıştığınızda üstüne yeni bir düğüm atılıyor.

Gelelim karakterlere;

Sookie Stackhouse: 25 yaşında telepati güçleri olan ve sırf bu yüzden halen bakire olan Sookie, anne ve babasını küçük yaşta kaybetmiş, tek yakınları abisi Jason ve büyükannesi olan barda garsonluk yapan kendi halinde bir köy güzeli.Sookie dünyayı hiç tanımamasına rağmen insanları gereğinden fazla tanıdığından insanlarla arasının iyi olduğu pek söylenemez. Erkeklere de mesafeli duran Sookie aşkı meşki de bilmiyor taaki bir gün düşüncelerini (ölü olduğu için) okuyamadığı vampir Bill ile karşıyaşıncaya kadar.

Bill Compton: Dizinin en sevdiğim karakteri vampir Bill, vampire dönüştürüldüğü iç savaştan beri ilk kez ailesinden kendisine kalan eve taşınmak için doğduğu kasabaya geri geliyor. Yüzlerce yıl geçtiği için hiç yakını kalmayan Bill Sookie'yi ilk gördüğünden (ve tattığından) itibaren ona derin duygular beslemeye başlıyor. Diğer vampirlere pek benzemeyen Bill insanların arasına karışıp sosyalleşme derdinde hatta tabutta yatıp kalkmıyor, True Blood içip mahzeninde uyuyor.

Sam Merlotte: Dizinin ikinci en sevdiğim karakteri olan Sam Sookie'nin patronu, Sookie'ye aşık, yakışıklı, kibar, anlayışlı, azıcık sinirli ve beyfendi bir insan. ***Spoiler***Aslında insan demek pek de doğru olmaz kendisi bir "shape shifter".***Spoiler***

Jason Stackhouse: Sookie'nin alkol ve seks düşkünü akılsız abisi olan Jason tam bir kayıp vak'a. İlk sezon boyunca etrafındaki neredeyse tüm kadınların öldüğü Jason son bölümde vampir karşıtı Güneş kilisesinde "Hallelujah" diye bağırmakta iken 2. sezon ne saçmalıklar yapacak düşünmek dahi anlamsız geliyor. Bu arada Jason dizinin % 20'sini oluşturan seks sahnelerinin en büyük nedeni. Böyle tipler çok var ortalıkta gayet doğal bir erkek.

Tara Thornton: Bana göre dizinin en uyuz karakteri olan Tara ağzı bozuk, kötü huylu tam bir cadaloz. Bu haline dahi dayanamadığım halde içindeki şeytanı çıkarttıktan (!) sonraki o mazlum görünüşlü tipine daha da uyuz olduğum Tara umarım 2. sezonda cinayete filan kurban gider.

Lafayette Reynolds: Tara'nın kuzeni olan Lafayette kuzeni gibi uyuz ötesi bir karakter. Eşcinsel Lafayette aynı zamanda mevcut tüm uyuşturucuları satıp nette çıplak resimlerini filan yayınlıyor, politikacılarla ve vampirlerle beraber oluyor ve V satıyor bol bol (V = vampire Blood ona da değineceğim birazdan). Finalden bir önceki bölüm kaybolan Lafayette bence sezon finalinde ortaya çıktı ki bu olayı bir sonraki mesajıma saklıyorum spoiler olmasın.

Bunlar dizinin ana karakterleri ama inanın True Blood en az bunlar kadar renkli karakterlerle dolu.

Son olarak V'nin ne anlama geldiğini ve True Blood'ın neden farklı bir vampir dizisi olduğuna da deyineyim.

V Vampire Blood yani vampir kanı. Normalde büyüklerimizden duyduğumuz, filmlerde gördüğümüz, kitaplarda okuduğumuz şey vampirlerin insanların kanını sonuna kadar emerek cücüğünü çıkardıklarıdır. True Blood'da bu çok nadir görünen bir durum çünkü vampirler yaşayan hemcinslerinin aksine barış istiyorlar. Bunun yerine insanlar vampir kanı peşinde koşuyor çünkü;

* Vampir Kanı yani V ölüm döşeğindeki bir insanı dahi iyileştirecek güce sahip
* Şimdiye dek görülmüş uyuşturucular V'nin yanında pudra şekeri gibi kalıyor.
* V anlatılamaz derecede güçlü bir afrodizyak.
* V insan duyularının aşırı derecede güçlenmesini sağlıyor.

Bu nedenlerle V'nin damlası altın değerinde, V için vampirler öldürülüyor, V için millet birbirini boğazlıyor.

Anlayacağınız insanlar vampirleri kovalıyor hem de kanları için. Bunedenle True Blood bildiğiniz vampir dizilerinden değil, alakası yok. Karakterleri ve konusu ile çok orjinal bir yapım.

B.Kumbay

Hiç yorum yok:

Apple Airtag ile Kedi Takibi

  Özellikle yaşadığımız 6 Şubat depremi sonrası, dostlarımızın ve çocuklarımızın kaybolma riskini ortadan kaldırmak bir ihtiyaçtan öte gerek...