29 Kasım 2015 Pazar

Maymunlar Gezegeni

Ben, bir insan olarak, gerçekten de bir maymunu aldatmak için böylesine kurnazlıklar yapmak zorunda mıydım? Yapmam gereken tek makul davranış ayağa kalkıp, hayvana doğru yürümek ve onu bir değnekle dize getirmek değil miydi? - Ulysse Mérou

Genç bir çift; Jinn ve Phyllis uzayda tembel tembel seyahat etmekteler, yan yana uzanmış uzayı seyretmekle meşguller ki gözlerine parlak bir nesne takılıyor. Nesneyi gemilerine aldıklarında bunun içinde not kağıdı olan cam bir şişe olduğunu görüyorlar ve notu okumaya başlıyorlar. Not 2500 yılında Dünya’da yaşamakta olan genç gazeteci Ulysse Mérou’nun Profesör Antelle, fizikçi Arthur Levain ve şempanze Hector  ile birlikte Betelgeuse gezegenine yaptığı inanılmaz yolculuğu anlatan, Ulysse Mérou’nun kaleminden inanılmaz bir hikaye ile ilgili. Üç adam ve bir şempanze uzun bir yolculuğun sonunda Betelgeuse’ye indiklerinde kendilerini maymun gibi davranan insanların ve insan gibi davranan maymunların arasında buluyor ve macera bu şekilde başlamış oluyor.

1963 yılında Pierre Boulle tarafından yazılan Maymunlar Gezegeni - La planete des singes tam bir bilimkurgu klasiği. Maymunlar Gezegeni’ni duymayan, bilmeyen hatta izlemeyen yoktur ama kitabı okuma şansını yeni bulabildim ve cidden inanılmaz zevk alarak hayretler içinde okudum diyebilirim. İzlediğiniz film ve dizileri unutun; kitap çok daha sert, sürprizlerle dolu ve uyarlamalarda görmediğimiz detayları içeren bir baş yapıt. Film uyarlamalarının tümünü izlememe (en sevdiğim Tim Burton’ın uyarlamasıdır) ve finale hiç şaşırmam dememe rağmen beni derinden etkilemeyi başardı. Gerek kurgusu, gerek dili, gerek içerdiği bilimkurgu detayları olsun insanı sarsalıyor ve derinden etkiliyor. Filmlerini sevmediyseniz bile kesinlikle okumalısınız, seviyorsanız daha ne bekliyorsunuz okumak için? diyorum ve ispiyonlarla dolu ikinci bölüme geçiyorum.

Bu acayip ve şeytanca manzaranın benim için ifade ettklerini size anlatmaktan acizim. Bakışlarındaki ifadeleri saymazsak, bu hayvanların kesinlikle maymuna benzediklerini yeterince vurgulayabildim mi? Peki dişi maymunların spor elbiseler içinde ama özenli bir şekilde, en güzel parçaları birbirine uydurarak giyindiğini ve amirleri olan gorilleri nasıl saygıyla tebrik ettiklerini anlatmış mıydım? İçlerinden birinin çantasından bir makas çıkarıp bir bedenin üzerine eğildiğini, birkaç kahverengi perçem kesip parmaklarıyla kıvırdığını ve çok geçmeden onu taklit eden diğerleriyle birlikte, bir çeşit iğne yardımıyla şapkasına tutturduğunu da söylemiş miydim?

Diyor Ulysse Mérou ve haklı da; önünde uzanmakta olan manzara modern insan ava çıktığında yaşanan manzaranın neredeyse birebir aynısı; bu manzarada öldürülmüş geyikler yerine öldürülmüş insanlar var, avcı insanlar yerineyse avcı maymunlar. Ulysse bu manzarayı gördüğünden itibaren olanları idrak etmek ve aslında insan olduğunu hatırlayabilmek için büyük bir savaş veriyor. Betelgeuse’un Dünya’nın tam olarak tersine işlediğini kabullenmesine rağmen Nova ile normal bir insanmışçasına ilişki kurması; Zira ile yaşadıklarını anlamlandıramaması, Betelgeuse insanlarına karşı hissettikleri aklının ne kadar karışık olduğunun kanıtı. Ulysse kendi türünün avlandığı bir dünyada, bir arkadaşı öldürülmüş ve bir arkadaşı tamamen aklını yitirmiş halde, onu kimse anlamazken ve evine gitmesinin imkansız olduğunu bilirken hayatta kalma mücadelesine girişiyor; maymun dilini öğreniyor ve belki de onlardan daha üstün olduğunu kanıtlamak için savaşıyor. Bu savaşta maymunlar arasında belki de en akıllıları olan Zira ve Cornelius ona yardım etse de, Nova’nın Ulysse’in oğlu Sirius’u doğurması ve bebeğin bilindik insan davranışlarını sergilememesi Ulysse’e seçim şansı bırakmıyor; gezegenden kaçmak zorundalar. 

Kitapta bilimsel olarak o kadar güzel ayrıntılar verilmiş ki; hele de Betelgeuse’un maymun halkının neden onbinlerce yıldır gelişmediğinin bir arkeolojik kazıda bulunanlarla ortaya çıkması; insanların kontrolü kaybedip maymunların egemenliği altına girmelerinin tek kelime edemeyen bir insanın bilinçaltıyla bizlere diyaloglar halinde sunulması; Ulysse ve ailesinin Dünya’ya dönüşü ve karşılaştıkları manzara ve tabii ki Jinn ve Phyllis’in gerçek tabiatlarını anlamamız çok çarpıcı sahneler. Özellikle Ulysse’in filmlerdeki gibi astronot veya asker olmaması; gezegendeki insanları kurtaramaması –ama geri döneceğim demekten de geri kalmıyor – olayları kendimiz yaşıyormuşçasına kavramamıza neden oluyor. 

Kıssadan Hisse; “La planete des singes” her bilimkurgu severin okuması gereken, şimdiye dek işlenmiş en orijinal hikayelerden birini oldukça sade bir dil ve sağlam bir kurguyla anlatan inanılmaz bir kitap. Belki bir gün iyi bir uyarlamasını izleme şansı buluruz ama o zamana kadar tekrar tekrar okunmalı ve üzerinde düşünülmeli.

Burcu Kumbay / 29.11.2015

Hiç yorum yok:

Apple Airtag ile Kedi Takibi

  Özellikle yaşadığımız 6 Şubat depremi sonrası, dostlarımızın ve çocuklarımızın kaybolma riskini ortadan kaldırmak bir ihtiyaçtan öte gerek...