Ben, bir insan olarak, gerçekten de bir maymunu aldatmak için böylesine
kurnazlıklar yapmak zorunda mıydım? Yapmam gereken tek makul davranış ayağa
kalkıp, hayvana doğru yürümek ve onu bir değnekle dize getirmek değil miydi? - Ulysse
Mérou
Genç bir çift;
Jinn ve Phyllis uzayda tembel tembel seyahat etmekteler, yan yana uzanmış uzayı
seyretmekle meşguller ki gözlerine parlak bir nesne takılıyor. Nesneyi
gemilerine aldıklarında bunun içinde not kağıdı olan cam bir şişe olduğunu
görüyorlar ve notu okumaya başlıyorlar. Not 2500 yılında Dünya’da yaşamakta
olan genç gazeteci Ulysse Mérou’nun Profesör Antelle, fizikçi Arthur Levain ve
şempanze Hector ile birlikte Betelgeuse
gezegenine yaptığı inanılmaz yolculuğu anlatan, Ulysse Mérou’nun kaleminden
inanılmaz bir hikaye ile ilgili. Üç adam ve bir şempanze uzun bir yolculuğun
sonunda Betelgeuse’ye indiklerinde kendilerini maymun gibi davranan insanların
ve insan gibi davranan maymunların arasında buluyor ve macera bu şekilde
başlamış oluyor.
1963 yılında Pierre
Boulle tarafından yazılan Maymunlar Gezegeni - La planete des singes tam bir
bilimkurgu klasiği. Maymunlar Gezegeni’ni duymayan, bilmeyen hatta izlemeyen
yoktur ama kitabı okuma şansını yeni bulabildim ve cidden inanılmaz zevk alarak
hayretler içinde okudum diyebilirim. İzlediğiniz film ve dizileri unutun; kitap
çok daha sert, sürprizlerle dolu ve uyarlamalarda görmediğimiz detayları içeren
bir baş yapıt. Film uyarlamalarının tümünü izlememe (en sevdiğim Tim Burton’ın
uyarlamasıdır) ve finale hiç şaşırmam dememe rağmen beni derinden etkilemeyi
başardı. Gerek kurgusu, gerek dili, gerek içerdiği bilimkurgu detayları olsun
insanı sarsalıyor ve derinden etkiliyor. Filmlerini sevmediyseniz bile
kesinlikle okumalısınız, seviyorsanız daha ne bekliyorsunuz okumak için? diyorum
ve ispiyonlarla dolu ikinci bölüme geçiyorum.
Bu acayip ve şeytanca manzaranın benim için
ifade ettklerini size anlatmaktan acizim. Bakışlarındaki ifadeleri saymazsak,
bu hayvanların kesinlikle maymuna benzediklerini yeterince vurgulayabildim mi?
Peki dişi maymunların spor elbiseler içinde ama özenli bir şekilde, en güzel parçaları
birbirine uydurarak giyindiğini ve amirleri olan gorilleri nasıl saygıyla
tebrik ettiklerini anlatmış mıydım? İçlerinden birinin çantasından bir makas
çıkarıp bir bedenin üzerine eğildiğini, birkaç kahverengi perçem kesip
parmaklarıyla kıvırdığını ve çok geçmeden onu taklit eden diğerleriyle
birlikte, bir çeşit iğne yardımıyla şapkasına tutturduğunu da söylemiş miydim?
Diyor Ulysse
Mérou ve haklı da; önünde uzanmakta olan manzara modern insan ava çıktığında
yaşanan manzaranın neredeyse birebir aynısı; bu manzarada öldürülmüş geyikler
yerine öldürülmüş insanlar var, avcı insanlar yerineyse avcı maymunlar. Ulysse
bu manzarayı gördüğünden itibaren olanları idrak etmek ve aslında insan
olduğunu hatırlayabilmek için büyük bir savaş veriyor. Betelgeuse’un Dünya’nın
tam olarak tersine işlediğini kabullenmesine rağmen Nova ile normal bir
insanmışçasına ilişki kurması; Zira ile yaşadıklarını anlamlandıramaması, Betelgeuse
insanlarına karşı hissettikleri aklının ne kadar karışık olduğunun kanıtı. Ulysse
kendi türünün avlandığı bir dünyada, bir arkadaşı öldürülmüş ve bir arkadaşı
tamamen aklını yitirmiş halde, onu kimse anlamazken ve evine gitmesinin
imkansız olduğunu bilirken hayatta kalma mücadelesine girişiyor; maymun dilini
öğreniyor ve belki de onlardan daha üstün olduğunu kanıtlamak için savaşıyor.
Bu savaşta maymunlar arasında belki de en akıllıları olan Zira ve Cornelius ona
yardım etse de, Nova’nın Ulysse’in oğlu Sirius’u doğurması ve bebeğin bilindik
insan davranışlarını sergilememesi Ulysse’e seçim şansı bırakmıyor; gezegenden
kaçmak zorundalar.
Kitapta
bilimsel olarak o kadar güzel ayrıntılar verilmiş ki; hele de Betelgeuse’un
maymun halkının neden onbinlerce yıldır gelişmediğinin bir arkeolojik kazıda
bulunanlarla ortaya çıkması; insanların kontrolü kaybedip maymunların
egemenliği altına girmelerinin tek kelime edemeyen bir insanın bilinçaltıyla
bizlere diyaloglar halinde sunulması; Ulysse ve ailesinin Dünya’ya dönüşü ve
karşılaştıkları manzara ve tabii ki Jinn ve Phyllis’in gerçek tabiatlarını
anlamamız çok çarpıcı sahneler. Özellikle Ulysse’in filmlerdeki gibi astronot
veya asker olmaması; gezegendeki insanları kurtaramaması –ama geri döneceğim
demekten de geri kalmıyor – olayları kendimiz yaşıyormuşçasına kavramamıza
neden oluyor.
Kıssadan
Hisse; “La planete des singes” her bilimkurgu severin okuması gereken, şimdiye
dek işlenmiş en orijinal hikayelerden birini oldukça sade bir dil ve sağlam bir
kurguyla anlatan inanılmaz bir kitap. Belki bir gün iyi bir uyarlamasını izleme
şansı buluruz ama o zamana kadar tekrar tekrar okunmalı ve üzerinde
düşünülmeli.
Burcu Kumbay /
29.11.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder