Elimde “Yolun Sonundaki Okyanus”,
karşımda güneşin üzerinde battığı ve sularını kızıla boyadığı bir deniz,
kumsaldayım. Karşımdaki deniz nasıl bir deniz gibi grünüyorsa gözüme, elimdeki
kitap da bir kitap gibi görünüyor ama hepimizin zaman zaman farkına varmış
olduğu gibi görünüş aldatıcıdır. Karşımdaki bir kova su, elimdeki bir evren
olabilir, içine girdiğimde nasıl hissettiğime ve algıladığıma bağlı olarak
değişir.
Yolun Sonundaki Okyanus çocukluk
ve hayalgücünün sonsuzluğu üzerine bir kitap, 180 sayfalık inceliği sizi
aldatmasın çünkü o 180 sayfaya dünyalar ve evrenler sığıyor. 7 yaşında bir
çocuğun sıradan hayatını okuyarak başladığımız macera 40 yıl sonra göl
kenarındaki bir bankta sonlanana dek evrenin yaradılışı ve görmediğimiz
bilmediğimiz dünyalar saf bir çocuğun gözünden önümüze seriliyor. Baş
kahramanımız ve ailesi isimsiz, esas oğlan yedi yaşında zeki ve sessiz bir
kitap kurdu. Arkadaş edinmekte yeteneği olmadığından günlerini sessiz sakin
evlerinde kitap okuyarak ve kız kardeşiyle kavga ederek geçiriyor. Derken bir
sabah kabus görerek uyandığında boğazındakli madeni para ile boğulmakta
olduğunu farkediyor ve sonradan bu olay üzerine en iyi ve gerçek arkadaşı
olacak Lettie Hemstock ile tanışmasının hemen ardından hayatı cehenneme
dönüyor.
Kitapta kahramanımızın başına
gelenler, Lettie Hemstock ve ailesinin diğer fertleri büyükanne ve anne Ginnie
ile ilişkisi, Hemstock Çiftliği’ne gidişi, gölü ilk görüşü, ailesi ve
kızkardeşi ile ilişkileri, minicik siyah kedileri Tüylü ve Okyanus, Ursula
Monkton’a karşı verdiği ölümcül mücade, göle ilk girişi, temizlikçiler ile
karşılaşması ve göle son gelişini okumuyorsunuz; yaşıyorsunuz. Kitabın ilk
sayfasından itibaren çevremle tüm ilişim kesildi, yazlık evimizde en sevdiğim
gök gürültülü sağanak yaz yağmuru yağarken ben çıkan gökkuşağını bile
farketmeden okudum da okudum. Yeri geldi korktum, yeri geldi dehşete düştüm ve
sonunda gözyaşlarım istemsizce aktı. Gördüğümüz evrenin aslında bir kaşık kadar
olduğunu, görmediğimiz ve anlamadığımız varlıkların yanında önemsiz olduğumuzu,
gerçek arkadaşlık ve fedakarlığın her şeyden önemli olduğunu bir kez daha
anladım. Karşımda duran denizin bir bardak su veya dünyalar kadar büyük bir
okyanus olabileceğini ama aslında ben nasıl görürsem öyle olacağını anladım.
Aslında hepimizin çocuk olduğunu, ne kadar büyüsek de içimizdeki çocuğun
oralarda bir yerde; karanlıkta veya aydınlıkta bıkmaksızın beklediğini bir kez
daha anladım.
Yolun Sonundaki Okyanus okuduğum ilk Gaiman kitabı
ama kendisiyle tanışmam Yıldız Tozu vasıtasıyla olmuştur. Hayalgücü bu derece zengin olan böylesine
muhteşem bir yazarı geç tanımam benim açımdan büyük ayıp ve kayıptır. Neil Gaiman okumaya “Yolun Sonundaki Okyanus” ile
başlamam ise çok büyük bir şanstır diye düşünüyorum.
İçinizdeki çocuğu ve
göremediğiniz mucizeleri keşfetmek istiyorsanız sakın benim kadar beklemeyin.
Bkumbay / 07.08.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder