14 Haziran 2009 Pazar

Terminator Salvation



İlk Söz: Kesinlikle hüsrana uğramadım, beklentilerimi sonuna kadar karşılayan bir film izledim.

Öncelikle; ben bir terminatör hayranı değilim, Bale olmasa bu filmi sinemada kesinlikle izlemezdim fakat serinin her filmini (ilkini 3'den fazla kez) ve diziyi izlemiş bir terminatör izleyicisiyim belirtmek isterim.

Terminator Salvation serinin diğer bölümlerinden farklı olarak bizi geleceğe götürüyor; John Connor efsanesi henüz efsane değilken tanıyoruz Connor'ı. Çocukluğundan beri peşindeki terminatörlerden kaçmaktan yılmış, annesinin kendine bıraktığı kasetleri dinleyerek makinalarla olan savaşta ön saflarda yer almak isteyen genç Connor, direnişin önde gelenlerinden. Fakat merkez'dekiler tarafından düşündükleri ve yaptıkları tasvip edilmiyor; insanoğlunun makinalar ile ilgili çok başka planları var. Connor ise başka bir şeyin peşinde; Sky Net'in öldürülecekler listesinde 2. sırada olan John, 1. sıradaki babası Kyle Reese'i kurtararak onu geçmişe, annesine, mutlak ölüme göndermek zorunda yoksa John Connor diye biri var olamayacak.

Filmin kurgusu ve senaryo hakkında çok ciddi olumsuz eleştiriler okudum; bazı yerlerde James Cameron'ın Terminatör'ü ile alakası olmayan basit bir film olarak nitelendirilmiş. Bu eleştirilere kesinlikle katılmıyorum. Filmde bazı mantıksızlıklar olduğunu kabul ediyorum (özellikle mantarsı nükleer bomba bulutlarından kaçışlarla ilgili) fakat filmdeki aksiyon dozunun gayet yerinde olduğunu düşünüyorum. Ben bugün sinemada gayet heyecanlı ve sürükleyici bir film izledim.

Terminator Salvation'da bir Marcus etkisi vardı ki bir BattleStar Galactica hayranına gayet klişe gelse de (Terminator serisi BattleStar Galactica'dan esinlenmiştir burada belirtmekte fayda var) John ve Marcus arasındaki ilişki filmde çok etkileyici bir şekilde işlenmiş. Marcus idam edilen bir suçlu, 2003 yılında zehirli iğne ile idam edilen Marcus gözlerini 2018'de açtığında Kıyamet Günü çoktan geçmiş. Marcus her zaman için kendini insan olarak görüyor ama o aslında John Connor'ı tuzağa çekmek için yapılmış bir hibrit; biyolojik bir makina, kalbi ve beyni olan bir metal yığını. Yine de Marcus her şeyi anladıktan sonra dahi John'a yardım etmek için kendini feda ediyor hatta etkileyiciliği tartışmalı olan son'da kalbini John'a vererek bunu gerçek anlamda yapıyor. Marcus'la ilk sahnede gördüğümüz Dr. Serena Kogan'ın da son sahnelerde tekrar görünmesi etkileyici yine klişe fakat yine etkileyici.

Vee Arnoldsuz Terminator olmaz diyenler için Arnold da karşımıza dikiliveriyor. Çocukken John'u öldürmeye çalışan, delikanlı iken dünyayı kurtarmasına yardım eden T-600 Arnold bu kez yine John'u öldürmenin peşinde, Belki Terminator 5'de yine kanka olurlar kim bilir.

Yönetmen konusunda detaylı olarak konuşabilecek bilgiye sahip değilim fakat Cameron olsun isterdim, yine de McG için çok kötüydü diyemem.

Müzikler Danny Elfman'a ait, Danny Elfman'ın yumuşak ve etkileyici bir tarzı vardır; bu filme biraz daha John Williams ya da Steve Jablonsky tarzı giderdi diye düşünsem de Danny Elfman olması iyi olmuş diyorum, yaklaşık 1 aydır severek dinliyorum ost'yi.



Vee gelelim oyunculara; Christian Bale çekimlerde kendini fazla kaptırdı, etrafındakileri terminatör gibi ezdi geçti söylentilerinin doğru olduğunu düşünmekteyim. Bale yine kendini o kadar vermiş ki rolüne, adamın gözlerine baktığınızda "aa John Connor" diyebilirsiniz. Bale'in sert bir tarzı var ama her zaman karakterin size hissettirmesi gerekenleri sonuna kadar hissettiriyor. Burda da John Connor'ın o "anamın karnındayken bile peşimde terminatörler vardı, çocukluğum kaçarak ve savaşarak geçti, evliyim bebeğim olacak hala dünyayı kurtaracak olan benim çünkü annem öyle söyledi " ruh halini bizzat yansıtmış hatta daha fazlası var; görebilenlere. Bu yüzden Christian Bale muhteşemdi diyorum, ama yine uyuzum yine uyuzum yani.

John Connor'ı Bale oynamasaydı filmin yıldızı olacak karakter Marcus Wright'ı canlandıran Sam Worthington da gayet iyiydi, Bale ile sette takıştılar mı bilmiyorum ama çok iyi bir ikili olmuşlar hatta ben Marcus için çok dövündüm aman da bir şey olmasın diye üstelik ben bir BattleStar Galactica fanıyım, bu işleri iyi bilirim (anlayan anladı).

Helena Bonham Carter filme kesinlikle tarz katmış, kadının varlığı yetiyor eğer o oynamasa Dr. Serena Kogan karakteri hiç bir özelliği olmayan basit bir yan rol karakteri olurdu.

Kate Connor rolünde izlediğimiz Bryce Dallas Howard filme pek etkisi olmayan yan rollerden birindeydi, sanırım 5. filmde John Connor Jr. ile daha yoğun bir rol sahibi olacak. Aslında acaba filmin sonunda ölse miydi de John Connor daha bir delirse miydi? Hımm terminatör'den de kötüyüm yahu.

Ve Kyle Reese'i oynayan Anton Yelchin. İlk filmde Kyle Reese olarak izlediğimiz Michael Biehn'in yanında ciddi anlamda çocuk gibi kalıyor Yelchin. Oyunculuğunu beğeniyorum ama sanki daha büyük bir oyuncu mu bulsalardı? diye düşündüm, hala da düşünmekteyim.

Filmde Linda Hamilton'ın sesinin duyulması ve resminin görünmesi bütünlük açısından çok güzel detaylardı.

5. Terminatör'ün gelmesi 2012'yi bulacak gibi gözüküyor. Christian Bale yine John Connor rolü ile çıkacak karşımıza. Her ne kadar Bale için izlemek istesem de bir serinin bu kadar sakız gibi uzaması taraftarı değilim. Nitekim 2 sezon boyunca izlediğimiz dizisini de sayarsak Terminator Hollywood'un vazgeçilemeyecek yapımlarından biri olmuştur ve biz daha çook Terminator izleriz diye düşünüyorum.

Son Söz: Battlestar Galactica'dan başlayarak Terminatör'e uzanan, Eagle Eye, Matrix ve Echelon Conspiracy gibi filmlerle ve dizilerle desteklenen "insanlığın sonu makinalar tarafından getirilecektir" hipotezi bir gün gerçekleşirse; ben o günü görmek istemiyorum kardeşim.



Not: Film yapım aşamasında iken C.Bale'e Marcus rolü teklif edilir, Bale "ben Connor olacağım" deyince John Connor'ın rolü genişletilir ve Sam Worthington Marcus olur. Şimdiye kadar hep terminatörler tanınmış oyunculardır; Bale inadı ile döngüyü kırar, artık insanoğlunun makinalar karşısında üstünlüğü vardır.

B.Kumbay

Hiç yorum yok:

Apple Airtag ile Kedi Takibi

  Özellikle yaşadığımız 6 Şubat depremi sonrası, dostlarımızın ve çocuklarımızın kaybolma riskini ortadan kaldırmak bir ihtiyaçtan öte gerek...