Stephen King'in her eseri güzeldir fakat kısa hikayelerini ayrı bir
severim; kısa hikaye yazmak kolay değildir ama usta her bir hikayesine koca bir
dünya sığdırmayı başarabilen yazarlardandır. King'in hikayeleri o kadar renkli
ve o kadar çeşitlidir ki, edebiyatın her tarzında hikayesini okumanız
mümkündür. İşte bu nedenlerle Bazaar of Bad Dreams büyük bir heyecanla
beklediğim King kitaplarındandı ve beklediğime kesinlikle değdi.
Dilimize çevrilmiş ismiyle Kabuslar Pazarı'nı King'in diğer hikaye
kitaplarından ayıran özellikler var; bunlardan biri her hikaye öncesi okuma
şansına erişebildiğimiz King'den notlar, hikayenin doğuşu ve King'in
esinlendiği bizzat yaşamış oldukları. Hatta bazı notlar hikayelerden daha
güzel, ne de olsa King'in kaleminden çıkıyor.
Kabuslar Pazarı'nın bir başka eşsiz özelliği içerdiği hikayelerin toplama
olması yani bir nevi ortaya karışık; King'in eski hikayeleri, hikaye-şiirleri,
yeni hikayeleri, daha önce e-book olarak yayınlanan hikayeleri bir araya
getirilmiş ve ortaya muhteşem bir karışım çıkmış. Hikayeler arasında korkudan
drama hemen hemen her tür var; şiir şeklinde yazılmış olan Kemik Kilisesi'nin
tadı bir başka ve özellikle Kara Kule severlerin bayılacağı UR ile tüm kitapta
bol bol yer alan 19 sayesinde bir başka güzel Kabuslar Pazarı.
Kitabın genel yapısı hakkında değinmek istediğim birkaç konu var; Altın
Kitaplar son yıllarda Stephen King kitap kapaklarına ayrı bir özen gösteriyor;
kitaplar orijinal kapak üzerinde orijinal ismi ve Türkçe ismi ile basılıyor ve
bundan çok memnunuz. Kabuslar Pazarı'nın kapağı mat selefon parlak kabartmalı
baskı, elinizi sürdüğünüzde kadifeymiş hissi uyandırıyor fakat aynı zamanda üstünde
fena halde parmak izi kalıyor bu nedenle keşke tamamı parlak selefon olsaydı diye
düşünmedim değil. Kitabın çevirisi beni mutlu etmedi, yer yer imla ve baskı
hataları var, çeviri dili alıştığımız King çevirisi dili değil ama hikayeler o
kadar iyi ki ilk üç hikaye sonrası ne dile ne imlaya dikkat etmiyorsunuz.
Kitapla ilgili son hayal kırıklığım ayracı olmaması, Altın Kitaplar bir ayracı
bize fazla görmemeli artık diye düşünmekteyim.
Hikayeler ile ilgili ispiyon vermemek adına aşağıda her bir hikayenin konusundan
kısaca bahsettim fakat yine her hikayenin altındaki koyu ve italik kısımlar
ispiyon içermektedir, kitabı okumadıysanız ve okumayı düşünüyorsanız bu
kısımlardan şiddetle uzak durmanızı tavsiye ederim.
Mile 81
Ağabeyinin çetesine girmek için yaşı tutmayan ve kendine heyecan dolu bir
macera arayan Pete Simmons I-95 üzerindeki Mile 81 mevkiinde terk edilmiş
dinlenme tesisini keşfetmek için yola çıkar. İn cin top oynayan Burger King'de
yolda bulduğu votkayı devirince kafayı bulup uyuya kalan Pete bir süre sonra
yalnız değildir artık; ziyaretine eski model steyşın bir araba gelmiş onu
beklemektedir.
Kitabın bomba gibi başlayan ve enteresan şekilde biten hikayelerinden.
Mekan dolayısıyla bana Kim Bulduysa Onundur'u; başrolü dolayısıyla da Buick 8'i
çağrıştıran ilginç bir hikaye. Finalinde arabanın mağlubiyeti ve kaçışı
kimsenin beklemediği bir şekilde gerçekleşiyor, en azından ben arabanın roket
gibi uzaya kaçmasını beklemiyordum.
Premium Harmony
On yıllık evli Ray ve Mary'nin alışveriş macerası. Mary yeğenine mor top
almak için oyuncakçı dükkanına girer, Ray arabada sıcaktan bunalarak Mary'nin
köpeği Biz'le birlikte beklemeye başlar.
Karı-koca ilişkileri, tekdüze bir yaşamın bir dakikada nasıl değişebildiği
üzerine doğaüstü öğeler içermeyen kitabın orta karar hikayelerinden biri.
Ray'in karısının ölümüne tepkisiz kalmasına kızmıyorsunuz da Biz'in ölümüne
verdiği tepki sizi çileden çıkarıyor. Her an herkesin başına gelebilir tarz
hikayelerden.
Batman ve Robin Tartışıyorlar
Sanderson her zaman yaptığı gibi bakım evindeki babasını yemeğe götürür,
dönüşte yaşayacakları ufak bir trafik kazası her şeyin bir anda nasıl da
tepetaklak olabileceğinin en güzel örneklerinden biri olacaktır.
Baba-oğul ilişkileri ve tekdüze bir yaşamın bir dakikada nasıl değişebildiği
üzerine doğaüstü öğeler içermeyen yine kitabın orta karar hikayelerinden biri
daha. Bu hikayenin benim için anlamı bir başka çünkü okuduktan bir gün sonra
buna çok benzer bir olay sokağımızda yaşandı; yumruklar ve bıçaklar havada
uçuştu, kimse ölmedi ama bu duruma baya yakındı. Tesadüflere inanmam, hikayenin
etkisinde fazla mı kaldım acaba diye düşünmedim değil.
Kum Tepesi
Yargıç Harvey L. Beecher bağımlıdır, bir kum tepesine. Yargıç yaş
ilerleyince kum tepesini korumak için tepeyi vasiyetnamesine koymaya karar
verir.
Ölecek insanların isimlerinin kendi kendine belirdiği bir kum tepesi ve bu
isimleri günü gününe takip etmenin (ve belki de yaratmanın) bağımlısı olmuş bir
adam. Okuyucuların büyük kısmı bu hikayeyi pek bir beğenmiş olsa da benim
favorilerimden değil, nedeni sonunu baştan tahmin edebilmiş olmam. Benim için
orta karar.
Kötü Çocuk
İdamını bekleyen George Hallas şimdiye dek pek konuşmadığı avukatına
işlediği suçu ve nedenini anlatmaya karar verir, George bir çocuk katilidir
fakat hiçbir şey göründüğü gibi değildir, göründüğü gibidir mi yoksa?
Bana göre kitabın en iyilerinden biri, 'bir düşün suç öldürende mi ölende
mi' felsefesini benimsemiş biri olarak lanet bir çocuk tarafından hayatı
boyunca kovalanan ve sevdiklerini bu çocuğa tek tek kurban veren zavallı George'un hikayesi beni oldukça etkiledi. Finali de güzel, çocuk tip olarak
Chucky'ye pek bir benziyordu yalnız, okurken tüylerimi diken diken etti.
Bir Ölüm
Şerif Barcaley kimsesiz ve gariban Jim Trusdale'i cinayetten tutuklar,
ortada delil olmamasına rağmen kasaba halkı Trusdale'in katil olduğundan
eminken Şerif farklı duygular içerisindedir.
Geçen yıl orijinalini okuduğumda da etkilenmiştim Bir Ölüm'den, sağ
gösterip sol vuran King'in dram türündeki etkileyici kısa hikayelerinden biri.
Bu hikaye Gilead zamanında bir kasabada geçiyor diye düşündüm hep nedense.
Kemik Kilisesi
Fil dişi uğruna ölümün gezdiği amansız bir ormana doluşan bir grup insanın
şairane ölüm yolculuğu.
Kitabın bayıldığım ikinci hikaye-şiiri. Şiirden nefret ederim ama o şiir
King'in kelimeleriyle yazılmışsa inanılmaz bir tarza dönüşüyormuş meğer. Vahşi
doğada bir yolculuk, bolca ölüm, çıldırmış insanlar, e daha ne olsun.
Ahlak
Birbirlerini seven fakat para sıkıntısı çeken Chad ve Nora'nın ahlak,
vicdan ve birbirleriyle imtihanı. 'Gönüller bir olsun samanlık seyran
olur'culara tokat gibi bir hikaye.
Kitabın en çarpıcı hikayelerinden biri. Chad ve Nora parasızlık yüzünden
mutsuzlar ve birgün karşılarına çok para kazanma şansı çıkıyor; ahlaklarından
ödün verirlerse mutlu olabilecekler, veremezlerse borç içinde yaşamaya devam
edecekler. Kilit karakter kesinlikle Nora, para için yaptığı şey ona hafif bile
geldi diye düşünüyorum, önüne seçenek sunulsa daha beterini de yapabilirdi.
Öbür Dünya
William Anders ölür, ruhu bedenden çıkar, Anders tünelin ucundaki ışığı
görmeyi beklerken kendini bir koridorda buluverir, garip bir piknik
fotoğrafının karşısında.
Kitabın bayıldığım üçüncü hikayesi, ölümden sonra yaşam olgusunun en
çarpıcı örneklerinden biri bence. İki kapı var sağdakini seçersen sonsuza dek
yok olursun, soldakini seçersen sıfırdan başlar ve daha önce yaşadığın hayatın
aynısını yaşarsın. Hiç bir şey hatırlamayacaksın, hatalarını telafi etmek için,
bol para kazanmak için, işlediğin günahları işlememek için hiç şansın yok. Daha
önce ne acılar çektiysen aynılarını çekecek, nasıl öldüysen aynı şekilde
öleceksin. Peki bunları bile bile tekrar bir hayat mı yaşayacaksın yoksa
sonsuzluğa mı karışacaksın? Sonsuzluğu seçebilecek kadar cesur musun veya
korkak mısın? Cevap: ben sonsuzluğu alayım.
UR
Wesley Smith biraz eski kafalı kitap kurdu bir öğretmendir. Kız arkadaşıyla
ayrılmaları üzerine gaza gelen Wesley eski kafasından kurtulmak için
internetten bir Kindle satın alır, pembe Kindle'ını eline alan Wesley'nin
önünde sınırsız seçenekte kitap vardır artık; tüm yazarların her bir kitabı,
dünya üzerinde var olan ve olmayan.
Kitabın bayıldığım dört numarası. Eski kafalı Wesley'nin eski sevgilisine
hava atayım derken girdiği içinden çıkılamaz durum; amazon'dan satın aldığını
sandığı ve büyük ihtimal Kuzey Merkez Pozitronik imalatı pembe kindle'ı eline
alıyor ve olanlar oluyor. Hayranı olduğu yazarların hiç bilmediği hikayelerini,
romanlarını, yaşam öykülerini okudukça kendinden geçen Wesley tam da
çıldırmanın eşiğindeyken kindle'ın geleceği gösterme özelliğini fark ediyor ve
haddi olmayan işlere girişiyor. Wesley'nin karşısında sarı pardesülü adamları
bulması, hikayede Kara Kule ve Gül'ün adının geçmesi inanılmaz güzel. Kurgusu
bakımından 11/22/63'ü andırdı bana ama çok daha mütevazısı tabi, adam sadece
eski sevgilisini kurtarmaya çalışıyor, zavallı Wesley. "Ne kulesi, ne
gülü?"
Herman Wouk Hala Hayatta
Yaşlı bir çift ikinci baharlarını yaşamakta, yaptıkları yolculuğa ara
vermiş şiir okuyarak piknik yapmaktadırlar. Bu sırada yolda bir minibüs hız
sınırlarını aşmış bir halde onlara doğru gelmektedir.
Hayatının son baharında yaşama sıkı sıkı tutunmuş insanlar vs gencecik ve
küçük çocuklarıyla intihar yolculuğuna çıkmış insanlar. Bu insanların yolu feci
bir kazada kesişiyor, ortalık toz duman, kan revan. Orta karar hikayelerden ama
sevdim diyebilirim.
Kötü Hissetmek
Brad deneyimli bir reklamcıdır, birkaç gündür karısı yataktan kalkamayacak
kadar hasta olan Brad köpekleri Lady'yi yürüyüşe çıkarır ve işe gider, her
zamanki terane. Ne var ki Brad'in aklı başka yerdedir, sanki kötü bir şey olmuş
da o unutmuş gibi...
Kitabın çarpıcı hikayelerinden, ortalarda kadının çoktan öldüğünü anlamış
olsam da final yine de çarpıcı özellikle Lady'nin yaptığı şey ki bir köpeğin
bunu yaptığına kesinlikle inanmam bu bakımdan belki de adam öldü de arafta
kabir azabı çekiyor diye düşünmekteyim.
Barikat Billy
Titans beyzbol takımında birden yıdızı parlayan ve parladığı gibi de sönen
oyuncu William Blakely'nin hikayesi.
Kitabın bana göre vasatın altı hikayelerinden biri, nedeni beyzbolu
bilmemem ve haliyle hikayedekilerin yarısını gözümün önüne getirememem. Ortada
doğaüstü bir durum yok, diyaloglar ve karakterler enteresan ama çok da esprisi
olmayan bir hikaye. Sondan ikinci.
Mister Yummy
Ollie ve Dave yaşlılar bakım evinde kalan iki arkadaş, Ollie Dave'e bir
zamanlar bir dans klübünde gördüğü yakışıklı ve karizmatik Mister Yummy'nin
hikayesini anlatır çünkü Mister Yummy'yi yakın zamanda tekrar görmüştür fakat
Mister Yummy'nin ortalarda görünmesi pek de hayra alamet değildir.
Baş karakteri sevemediğimden midir artık pek de haz almadığım hikayelerden
biri oldu Mister Yummy. Bu arada Altın Kitaplar'ın bu dahil bazı hikayelerin
isimlerini neden Türkçe'ye çevirmediğine anlam veremedim. Bay Nefis demek o
kadar da zor olmasa gerek?
Tommy
Tommy ölür, cenazesi olur, tüm bunlar kırk yıl önce olup bitmiştir.
Tommy keşke ölmeseydin de bu hikaye-şiir hiç yazılmasaydı, sevmedim hiç
sevmedim. Sondan birinci.
Sancının Küçük Yeşil Tanrısı
Newsome dünyanın en zengin altıncı adamıdır, uçak kazası geçirmiş sağ ve
aynı zamanda sakat da kalmıştır. Doktorlardan fayda görmeyince değişik tedavi
yöntemleri denemeye karar veren Newsome'un son ziyaretçisi Peder Rideout'dır.
Dramın önce gerilime ardından fantastik-korkuya bağlandığı an, işte o an
soluğumuzu tutarak okuduğumuz andır. Gayet güzeldi, kitabın en iyilerinden biri
bana göre.
O Otobüs Başka Bir Alem
Wilson iş görüşmesi için New York'a gider, Wilson iş görüşmesine
yetişebilmek için taksiye biner, Wilson'ın taksisi trafikte bir otobüsle yan
yana kalır.
Wilson go home! diye bağırasım geldi, vasatın altı ama yine de kendini
okutuyor en azından ben Wilson iş görüşmesine gidebilecek mi acaba diye büyük
bir heyecanla okudum ama görmek nasip olmadı.
Ölüm İlanları
Michael Anderson gazetecilik mezunu bir işsizdir. Birgün can sıkıntısından
yeni ölmüş bir ünlüye ölüm ilanı yazar ve Neon Circus'a gönderir. İlandan
etkilenen gazete Mike'ı işe alır, köşesi bir hayli ses getirir, her şey iyidir
hoştur ta ki Mike maaşına zam yapmayan editörünün ölüm ilanını yazıp istifayı
basana kadar.
Kitabın enteresanlarından, Death Note'u anımsatsa da ortada defter yok ve
hikayedeki Ryuk pek de akıllı olmasa gerek zira ölüm ilanı yazılan kişinin isim
soyisminde hatta benzer isimlerde ne kadar insan varsa topunu birden götürüyor.
Hikayenin finali tatmin edici, en azından ucu açık bırakılmadı diyeceğim ama
kim için ne için.
Sarhoş Havai Fişekleri
Alden McCausland babası öldükten sonra annesiyle gününü gün ederek yaşamaya
başlar. Yazları göl kıyısındaki yıkık dökük kulübelerinde geçirmektedirler, bir
4 Temmuz akşamı göl üzerinde maytap patlatmaya karar veren anne oğul
kendilerini gölün karşısındaki büyük malikanede yaşayan İtalyan aile ile deli
dehşet olayların içinde buluverir.
Bayıldıklarım listesinin beş numarası, ortalarında göl olan iki ailenin 4 Temmuz
sidik yarışı. En büyük ve en ihtişamlı havai fişeği kim patlatacak diye büyük
bir heyecan içinde bir çırpıda okuyorsunuz. Keşke finali biraz daha enteresan
olsaydı diyeceğim ama Alden'a fena halde acıdığımdan bir şey demek istemiyorum,
umarım mapuslara düşmemiştir.
Yaz Günü Gök Gürültüsü
Robinson ve köpeği Gandalf sessizlik içinde ve sessizliğe mahkum bir
dünyanın belki de son sakinlerindendir, birlikte ebedi kışın sonsuza dek
gelmesini beklemektedirler.
Ve Kabuslar Pazarı'nın en sevdiğim, en çok bayıldığım hikayesi. King bu
hikayeyi mahsus mu sona koydu (bence evet) bilmiyorum ama kitaba büyük ve
muhteşem bir kapanış olmuş. Kıyamet senaryosu olsun taştan olsun derim hep ama
bu gerçek bir kıyamet senaryosunun son demi, insanlığın tükenişi, perdenin
kapanışı olduğundan beni baştan aşağı titretti. Sonumuzun bu şekilde gelmesi
ihtimallerin en başında, King'in bunu bile bile en büyük korkumuzla bu şekilde
oynaması muhteşem olmuş. İnsanlık ve gezegenin büyük kısmı insanoğlu tarafından
yok edilince gezegen üzerinde yürüyen son adem oğlullarının o karanlık
ümitsizliği resmen sizi çarpıyor. Keşke biraz daha uzun olsaydı diyeceğim ama
hayır tam kararında bir son olmuş, hem hikayeye hem de Kabuslar Pazarı'na.
Yani ilk beşim: Yaz Günü Gök Gürültüsü, Kemik
Kilisesi, Öbür Dünya, UR ve Sarhoş Havai Fişekleri
Sonuç olarak Kabuslar Pazarı King'in en iyi hikayeler kitabı olmasa da (bir
numaram halen Rüyalar & Karabasanlar'dır) rahatlıkla en çarpıcı hikayeler
kitabı diyebilirim. Sadece King'in ön sözleri için bile Sadık Okuyucu'dan büyük
bir ödülü hak ediyor.
Bu arada. Altın Kitaplar'a son bir sözüm olacak; King'in bizi tarif etmek
için kullandığı 'Constant Reader'ı yıllarca 'Sadık Okuyucu' olarak çevirip de
Kabuslar Pazarı'nda 'Daimi Okurum' diye çevirmeniz hoş değil. Biz 'Sadık
'Okuyucu'yu benimsemişiz bir kere, doğrusu veya yanlışı, değiştirmeyin! Her
yanlışı düzeltecekseniz onlarca kitabın ismi ile birlikte Kara Kule'nin ismini
de değiştirin ve Karanlık Kule yapın o zaman. Hiç olmamış.
Burcu Kumbay / 07.05.2016