23 Ocak 2012 Pazartesi

Zifiri Karanlık, Yıldızsız Gece

Her gecenin bir sabahı vardır, hatta o gece zifiri karanlık ve yıldızsız olsa bile.

Kısa hikâye yazmak zordur, karakterleri layıkıyla anlatabilmek, olayları geçiştirmeden detaylarıyla bir bütün halinde kelimelere dökebilmek, heyecanlı bir gelişme ve çarpıcı bir sonuç bölümü yazabilmek her yazarın altından kalkabileceği bir mücadele değildir ama o yazar Stephen King ise okuduğunuz her hikâye gözünüzün önünde canlanır; olayları film gibi izler, karakterleri yanınızda hisseder hatta mekânlarda buluverirsiniz kendinizi. King’in kısa hikâye kitaplarının her biri ayrı güzeldir, çoğu dizi ve film olarak uyarlanmış hatta Shawshank Redemption gibileri sinema dünyasında iz bırakmıştır çünkü her biri King’in evreninin bildiğimiz evren ile harmanlandığı, karakterlerin kâh bizden kâh bilmediğimiz dünyalardan geldiği eşsiz birer hazinedir.

Zifiri Karanlık Yıldızsız Gece (Full Dark, No Stars) Stephen King’in orjinali 2010 yılında yayınlanmış olan son hikâye kitabı. Kitabın içinde dört harika hikâye var; 1922, Koca Şöför, Adil Uzatma ve İyi Bir Evlilik. King; biri hariç karakterlerin sıradan olduğu, sıradan olayların yaşandığı, yazmaya ilk başladığı zamanların izlerini taşıyan, yer yer okuması zorlaşacak derecede sert ve Sadık Okuyucu’nun kendini kolayca kaptırabileceği dram yönüyle de dikkat çeken hikâyeler ile karşımızda. Hikâyeler gerçek olaylara dayanıyor ama tabii ki bizlere King tarzı ile yansıtılıyor; haliyle okurken ve okuduktan sonra beynimizin “okunanlar” kısmındaki en güzel mekânlardan birine yerleşiyor.

Üzerinde bol bol konuşulup tartışılacak bu dört güzel King hikâyesini ispiyon vermeden kısaca tanıtmak istiyorum sizlere çünkü Sadık Okuyucu iseniz ya çoktan okudunuz, ya kesinlikle okuyacaksınız; değilseniz zahmet edip bu yazıyı okumasanız da olur zaten. 




“1922”


 Nebraska’nın Hemingford Home kasabasında 14 yaşındaki oğlu Henry ve karısı Arlette ile sakin bir hayat sürmekte olan Wilfred Leland James kendi halinde bir çiftçidir. Huzurlu hayatı bir gün Arlette’e çiftliklerinin hemen yanındaki arazinin miras kalması ile kâbusa döner. Arlette arsayı domuz çiftliği yapmak isteyen büyük bir firmaya satmak ve şehre taşınmak istemektedir. Ne var ki Wilfred yıllardır emek verdiği çiftliğini bırakmak istemez ve oğlu Henry’yi içinden çıkılmaz gibi görünen bu durumdan kurtulmak için kendisiyle işbirliği yapmaya ikna eder.

1922 az da olsa doğaüstü içeriğe sahip oldukça heyecanlı ve çok iyi bir gerilim hikâyesi. Karakterler ve mekân o kadar iyi işlenmiş ki hikâye boyunca kendinizi etrafınız adam boyu yemyeşil mısır tarlaları olduğu halde inek ve akarsu sesleri ile çevrelenmiş, kâh yağmurun altında sırılsıklam, kâh karlara batmış bir halde Nebraska’daki küçük bir çiftlikte buluveriyorsunuz. Başkarakter olan Wilfred James’in başına hepimizin başına gelebilecek olaylar geliyor ama o küçük bir azınlığımızın vereceği şekilde karşılık veriyor. Yine de onu yargılamak ne derece doğru olur özellikle yaptığının bedelini fazlasıyla ödeyecekken. 1922 kitapta en sevdiğim ikinci hikâye, bazı bölümlerini okuması bir hayli zor olsa da Wilfred’ı kendime çok yakın hissettim ve hikâyenin sonunda onun için ciddi anlamda üzüldüm. Tipik King hikâyesi diyebileceğimiz bir yapısı olmasına karşın Maine dışında geçen 1922’de King okuyucusuna tanıdık gelecek birçok öğe mevcut, yine de kurgusu ve akıcılığıyla öne çıkan hikâyelerinden biri.


“Koca Şöför”

Tessa James ‘Söğüt Korusu’ isimli macera serisinin yazarı, kedisi Fritz ile yaşayan orta yaşlı kendi halinde biridir. Yazmayı bırakmış olan Tess imza günlerine giderek hayatını kazanmaktadır. Bir sonraki imza günü davetini evine 100 km kadar yakın küçük bir kasabada kütüphaneci olan Ramona Norville’den alır ve her zamanki gibi arabası ve Tomtom GPS’i ile yola koyulur. İşi bittiğinde eve Ramona’nın tavsiyesiyle kestirmeden gitmeye karar verir fakat kuş uçmaz kervan geçmez ıssız güzergâhında giderken lastiği patlar. Arabasını kenara çeken Tess tesadüfen oradan geçmekte olan dev cüsseli Al Strehlke’ye rastlar. Lastik konusunda yardım öneren Al, Tess’i öldüresiye döver, tecavüz eder ve çöp gibi pis bir kanala atar. Mucizevî bir şekilde hayatta kalan Tess kendine geldiğinde Koca Şöför’ün ilk kurbanı olmadığını fark eder, bu konuda bir şeyler yapmazsa sonuncu da olmayacaktır.

Yine herkesin başına gelebilecek tüyler ürpertici bir olay ve yine başkahramanımız azınlığın göstereceği tepkiyi vererek tecavüzcüsünün peşine düşüyor. Enteresan fakat King’in Koca Şöför’de taraf tuttuğunu düşünüyorum; sonsuz sonlara ve başkarakterlerin kötü kaderlerine alışık olan bizler için gri gökyüzünde görülen küçücük masmavilik gibi bir durum söz konusu olan. Tess başına gelen felaketlere rağmen dimdik ayağa kalkıp tek başına bir savaşa giriyor ve bu savaşta King de yanında olunca başarı haliyle kaçınılmaz. 





‘Adil Uzatma’

Güzeller güzeli Derry’de günün son ışıkları altında evine gitmekte olan Dave Streeter her zamanki güzergâhından geçerken yol kenarındaki bir seyyar satıcı dikkatini çeker. Adının George Elvid olduğunu söyleyen satıcının tezgâhı boştur ama Dave’e hayatının en önemli ürününü sunar; içini yiyip bitiren kanserden kurtuluş ve ailesiyle birlikte en az 15 yıllık adil bir uzatma. Dave karşı koyamayacağı bu teklifin bedelini maaşının yıllık %15’i ve hayatında en çok nefret ettiği insanın Elvid tarafından istenecek bir eşyası ile ödeyecektir; söz konusu insan liseden beri en iyi dostu olan, aşık olduğu kızı elinden alarak onunla evlenmiş, 30’lu yaşlarında onun sayesinde milyoner olmuş, güzel karısı ve zeki çocuklarıyla mutlu ve sağlıklı bir hayat sürmekte olan Tom Goodhugh’dur. Hayatın kendisine adil davranmadığını düşünen Dave, Elvid’in adil uzatma teklifini kabul eder ve yeni hayatının ilk gününe mutlu bir başlangıç yapar.

Adil Uzatma, Zifiri Karanlık Yıldızsız Gece’de en sevdiğim hikâye. Diğerlerinden daha kısa olmasına rağmen içeriğindeki doğaüstü öğeleri ve özellikle Kara Kule göndermesi ile bayıldığımı söyleyebilirim. Ölmekte olan ve şeytanla anlaşma yapan sıradan bir adam, dost göründüğü can düşmanının hayatını tek seferde silip atabiliyor, ailesi parçalanır, ölümler yaşar ve acı çekerken yanında durup durumuna sevinebiliyor. Yine bir zamanlar maaşlı çalışan olan ama kovulduktan sonra kendi işini kuran seyyar satıcı Elvid – diğer adıyla Devil – adil uzatmaların ne kadar popüler bir ürün olduğunu anlatırken, hikâyenin içinde ünlü isimlerin başlarına gelen olayları da görüyoruz demek Elvid doğru söylüyor. Peki, suç satıcıda mı yoksa müşteride mi işte milyon dolarlık soru bu; şeytan tabii ki görevini yapıyor ama kulağımıza fısıldananları dinleyen, elimize verilen fırsatları değerlendiren bizzat bizler değil miyiz? Bu durumda kim daha kötü, kim daha şeytan? Hikâyenin kurgusundan karakterlerine her bir parçası o kadar güzel işlenmiş ki nasıl bittiğini anlamıyorsunuz bile. Hele sayfa 346’da bir diyalog var ki Sadık Okuyucu’ya neon ışıklarıyla yapılan bir hatırlatma sanki; her yol Kara Kule’ye çıkar bunu sakın unutma!


"Hayat çok güzel değil mi?"
"Hem de çok", dedi Streeter. "Uzun günler ve hoş geceler."
Goodhugh kaşlarını kaldırdı. "Onu nereden çıkardın?"
"Uydurdum işte," dedi Streeter. "Doğru ama, değil mi?"


Tabii ki doğru, şüphen dahi olmasın!


“İyi Bir Evlilik”

Darcy Anderson güzel bir evi, 27 yıllık mutlu bir evliliği, bir gün olsun ona sesini dahi yükseltmemiş kendi halinde muhasebeci bir kocası ve artık kendi hayatlarını yaşamakta olan iki yetişkin çocuğu olan mutlu bir ev kadınıdır. Bir akşam televizyon kumandasının pili bitince iş gezisindeki kocası Bob Anderson’ın sakladığı pillerden almak için garaja gidiyor ve 27 yıllık mutlu hayatı tam anlamıyla başına yıkılıyor. Gizli bir bölmede ahşap bir kutu içinde saklanmış cinayete kurban giden bir kadına ait kimlikler 16 yıl içinde 11 kişiyi hunharca öldürmüş seri katil Beadie’nin işi gibi görünüyor ama 27 yıllık kocası Bob’un Beadie olmasına imkan yok, yoksa var mı!

İyi Bir Evlilik, Stephen King’in Son Söz’de açıkladığı üzere BİÖ (bağlar, işkenceyle öldürür) katili Dennis Rader’ın hayatından esinlenerek yazdığı bir hikaye. Rader’ın 34 yıllık eşi Paula’nın onca yıl kocasının gerçek yüzünü görememesinden esinlenen King, peki Paula kocasının gerçek yüzünü polisten önce öğrense neler yapabilirdi diye düşünüp bu hikayeyi şekillendirmiş. Yine karakterlerin içimizden olması ve finali ile oldukça çarpıcı olan hikaye insanoğlunun neler yapabileceğinin ve karanlık tarafının tasviri açısından örnek olabilecek nitelikte. King’in evlilik hayatına dair bilgisi ve kendini yalandan ibaret olan hayatı başına yıkılan Darcy’nin yerine koyabilmesi de oldukça çarpıcı. Sonuçta hikâyeye kendinizi kaptırıyor ve ‘ben olsam ne yapardım’ sorusu ile karşı karşıya kalıyorsunuz.

Anlatmakla bitmeyecek hikâyelerden oluşan ‘Zifiri Karanlık Yıldızsız Gece’nin okunması gereken belki de en önemli kısmını atlamadan geçmek olmaz. Her zamanki gibi Steve King Son Söz’de Sadık Okuyucusu’nu karşısına alıyor ve tüm gerçekleri tek tek açıklayıveriyor. Biz Sadık Okuyucu’ya da son paragrafı okuduktan sonra gülümsemek, kitabı nazikçe kapatarak kütüphanemizdeki King kitaplarının arasına yerleştirmek kalıyor. Aralarından bir kaçı da benim yaptığım gibi Stephen King’e sevgilerini göndermiştir belki;

“Uzun Günler ve Hoş Geceler Steve King.”

B.Kumbay / 22.01.12

Apple Airtag ile Kedi Takibi

  Özellikle yaşadığımız 6 Şubat depremi sonrası, dostlarımızın ve çocuklarımızın kaybolma riskini ortadan kaldırmak bir ihtiyaçtan öte gerek...