30 Ocak 2011 Pazar

Rüyalar ve Karabasanlar III



Son King okuyuşumun üzerinden hayli uzun zaman geçmiş gibi gelirken Rüyalar & Karabasanlar III'ü okumak bana çok sıcak ve yorucu bir yaz günü akşamı serin bir denize girmek gibi geldi. Rüyalar ve Karabasanlar King'in en sevdiğim kısa hikayeler kitabıdır. Ülkemizde her ne kadar 3 parça halinde bölük pörçük yayınlanmış olsa da belki böylesi daha iyi oldu çünkü en azından yıllar içinde okuduk ve zevkine vardık. King'in yeni romanlarını eskilere nazaran daha çok sevsem de Rüyalar & Karabasanlar III'deki eski hikayelerden inanılmaz zevk aldım. Dizide izlediğim hikayeleri okuduğum halde yazının hiçbir şekilde izlenenin yerini alamayacağını bir kez daha görmüş oldum. Kitaptan inanılmaz derecede keyif aldım; sadece 1 hikaye dışında onun da neden olduğunu birazdan okuyacaksınız.

Kitaptaki hikayeleri kısaca özetlemem gerekirse;


Saat On İnsanları

Brandon Pearson, sıradan bir bankada sıradan bir mevkide çalışan sıradan bir Amerikalı. Uzun yıllar sigara bağımlılığını yenmeye çalışmış fakat sadece azalttığını sanarak kendini kandırmıştır. Sigara yasağıyla birlikte gelen iç mekanlarda sigara içilmemesi kuralı sayesinde kendi gibi bağımlılarla belli saatlerde dışarıda sigara içmeye alışmış olan Pearson, yine bir sabah saat 10'da dışarı çıktığında patronu dahil bazı yüksek mevkide ve önemli insanların aslında yarasa başlı yaratıklar olduğunu farkedecektir.

Heyecan ve gerilim seviyesi bir hayli yüksek, özellikle diyalogları harika bir hikaye. Sizi tamamen ele geçiriyor; hikaye bitmeden içiniz rahat etmiyor. İyi bir uyarlama ile muhteşem bir filme dönüşebilecek ve insanları ciddi anlamda korkutabilecek bir yapısı var; sigara bağımlığının kötü yönleri üzerine düşündüren ve yine sigarayı bırakmak isteyip de bırakamamış insanların kahraman olduğu, diğer insanlardan farklı olduğunu, Dünya'nın kaderini ellerinde tuttukları oldukça özgün, ironik ve enteresan bir konusu var. Karakterler bir hayli sıradan ve bu sayede kendinizi hikayenin içinde buluveriyorsunuz. Kitapta en sevdiğim ikinci hikaye; özellikle son 10 sayfasında inanılmaz heyecanlandığımı ve tepindiğimi itiraf etmeliyim. King'in muhteşem kurgusunun güzel örneklerinden biri.

Crouch End Sokağı



Doris ve Leonard - Lonnie - Freeman İngiltere'ye tatil için giden, bu arada da Lonnie'nin iş yerinden bir arkadaşını ziyaret etmek için Crouch End Kasabası'na uğrayan genç bir çift. Ne yazık ki bu ziyaret Lonnie'siz bitiyor, tabii bir de Doris'in ruh sağlığı olmaksızın.

Nightmares & Dreamscapes'de izlediğimiz bir hikaye olan Crouch End oyuncularına rağmen izlediğimde pek de beğenmediğim bir bölüm olmasına rağmen hikayeyi okuduğumda bir kez daha anladım ki King'in hayalgücünü canlandırabilecek yegane prodüksiyon yine sizin hayalgücünüz. Hikaye size saf ve konsantre dehşeti sunuyor, tam anlamıyla bir kabusu yaşayan karakterler sadece ne yapacağını bilemeden kendilerini olaylara kaptıran sizin gibi sıradan insanlar olunca siz de ne yapacağınızı bilemeden dehşetle hikayeyi okuyorsunuz o kadar.
Yine size "ah o eski King hikayeleri" dedirtecek harika bir kısa hikaye.


Beşinci Çeyrek


4 hırsız büyük bir soygun sonrası paraları gömer ve bir harita hazırlatıp 4 parçayı paylaşır. Ne var ki parçalardan birinin sahibi Barney diğer bir hırsız tarafından öldürülünce oyuna 5. çeyrek olarak Barney'nin arkadaşı girer ve hem Barney'nin intikaımını hem de 4 harita parçasını ele geçirmek için harekete geçer.

Yine Nightmares & Dreamscapes'de izlediğim ve yine çok da bayılmadığım bir hikaye ve yine okuduğumda vay be dediklerimden. Doğaüstü öğeler içermeyen, diyalogları ve kurgusu ile öne çıkan akıcı ve heyecanlı bir King hikayesi. Konu kesinlikle sıradan fakat okuduğunuzda "King yazmış" diyebildiğiniz güzel bir örnek. Dizideki ile alakası olmadığını da belirtmekte yarar var.


Doktor'un Vakası

Ölmek üzere olan kötü, acımasız ve zengin babanın son anda değişen mirası, kilitli bir oda, kanlı bir cinayet ve masum görünen bir aile. Sherlock Holmes ve Dr. Watson'ın bu işe el atma vakitleri gelmiştir. Lestrade ile yola koyulan ikili tabii ki daha cinayet mahalline gitmeden çözülmesi imkansız gibi görünen düğümü çözmeye başlarlar.


Stephen King'den hiç Sherlock Holmes hikayesi okumuş muydunuz? Hayır mı dediniz, öyleyse buyrun. Kitabın en ilginç ve benim için en şaşırtıcı hikayesi Doktor'un Vakası karşınızda. İnanılmaz ama King polisiye-gerilim-cinayet yazdığında, hatta Sherlock Holmes'u yazdığında bile o derece başarılı ki; o gizemli atmosferi o derece yaratmış ki Sir Arthur Conan Doyle'u hatta Agatha Christie'yi aratmıyor. King'i "korkunç ürkünç şeylerin yazarı" olarak tanıyanların okuması gereken hikayelerden.


Umney'in Son Vakası


Başarılı ve cesur özel dedektif Clyde Umney, bir sabah kalktığında bir şeylerin ters gittiğini farketmeye başlar. Çevresindeki küçük değişiklikler aslında hayatını yerle bir edecek depremlere dönüşecek, karşısına ona çok tanıdık gelen ama hiç tanımadığı "kendi" Samuel Landry'nin çıkması ile hayatı cehenneme dönecektir.

Kitabın Nightmares & Dreamscapes'de izlediğimiz bölümlerinden sonuncusu olan hikaye; Umney'in Vakası. Beğenerek izlemiştim ama bayılarak okudum diyebilirim. Hayalgücünün yapabilecekleri ve insan ruhunun derinlikleri üzerine inanılmaz bir hikaye. Kendisini yaratmış olan yazarla ölümüne bir savaşa giren kurgu karakterin verdiği mücadele, gerçek dünyaya geldiğinde yaşadığı zorluklar ve kendi dünyasını tekrar ele geçirme planları üzerine gerçekle kurgu arasında gidip gelen bir yolculuk. Keşke istediğimiz dünyayı yaratma ve orada yaşama gücümüz olsaydı dedirtiyor insana tabi karakterleri yaratırken bir hayli dikkat etmeniz gerekiyor.


Başını Eğ

King'in hikaye başında biz sadık okuyucuyu uyardığı üzere bu aslında bir öykü değil deneme, günlük gibi bir şey. King'in oğlu Owen ile birlikte geçirdiği 1970 yazının beysbol küçükler ligindeki hatıraları demek daha doğru olur. Kitapta -hatta tüm King kitapları içinde demek daha doğru - üzülerek söylüyorum ki okuduğum fakat anlamadığım tek hikayedir. Bunun nedeni sporla ve özellikle beysbolla aramın hiç olmamasıdır. Fakat King profesyonel bir spor yazarı gibi oynanan her maçı, neredeyse yapılan her hamleyi ayrıntıları ile yazmış ne var ki bizim kültürümüze pek de aşina bir öykü değil. Yine de beysbol hayranlarının büyük bir zevkle okuduklarından eminim.


Brooklyn Ağustosu

Yine King'in beysbol aşkı üzerine yazmış olduğu iki sayfalık şiirimsi deneme diyebileceğim bu yazıdan yine pek bir şey anladığımı söyleyemeyeceğim ama beysbolu anlatırken bile kullandığı masalsı dil ile şaşırtıyor.


Dilenci ve Elmas

Başmelek Uriel, Tanrı ve bir Hint dilencisi olan Ramu arasında geçen diyalog üzerine bir hikaye.

Kitapta beni en çok etkileyen hikayeye geldik; Dilenci ve Elmas. King'in mevcut bir Hindu hikayesi üzerine yaptığı adaptasyon. Kısacık olmasına rağmen insana kendi, yaradan ve izleyenler hakkında inanılmaz şeyler söylüyor. Beni çok etkiledi, o kadar ki sonunda gözlerimin dolduğunu itiraf etmeliyim. Çoğu kez bize bahşedilenlerin farkında olmadığımızı, yanından geçip gittiğimizi oysa elimizdekilere her zaman şükretmemiz gerektiğini o kadar yoğun ve karamsar bir şekilde anlatıyor ki. İnsanoğlu'nun insanoğlu'na yaptığı zulme Başmelekler bile ağlıyor ama Tanrı biliyor ki insanoğlu şükreder, inanır ve bir şekilde hayatta kalır.




Uriel, Tanrı'ya kararsızca baktı, en azından herhangi birinin, bir başmeleğin bile o yanan çehreye bakabileceği kadar. "Bana bir ders mi verdiniz Lordum"? dedi.

"Bilmem", diye karşılık verdi Tanrı istifini bozmadan, "Verdim mi"?

Stephen King, Rüyalar & Karabasanlar III / "Dilenci ve Elmas"


B.Kumbay / 30.01.2011

16 Ocak 2011 Pazar

Master Of King


"Ben Gerçek Bir King Hayranıyım" diyenlere Hodri Meydan diyoruz. Geleneksel Master Of King Yarışmamız, çok yakında!

Apple Airtag ile Kedi Takibi

  Özellikle yaşadığımız 6 Şubat depremi sonrası, dostlarımızın ve çocuklarımızın kaybolma riskini ortadan kaldırmak bir ihtiyaçtan öte gerek...